Makale nedir? Özelliklerini maddeler halinde yazınız. 

Daha çok bilimsel, akademik ve kültürel konularda bilgi vermek, bir konuya açıklık getirmek, bir düşüncenin doğruluğunu veya yanlışlığını ispatlamak amacı ile kaleme alınan nesnel metin türüne makale denir.

  • Daha çok bilimsel konularda yazılan bir düşünce yazısıdır.
  • Diğer düşünce yazılarından en belirgin farkı anlatılanların kanıtlanmak zorunda olmasıdır. Nesnel bir yazıdır da diyebiliriz.
  • Yazar, objektif olmak zorundadır.
  • Uzunluk ve kısalığı ile ilgili bir sınırlama yoktur. Yazar istediği kadar ayrıntıya girebilir.
  • Yazar, yazdığı konuda uzman olmalı; yeterli araştırmayı yapmış olmalıdır.
  • Bilimsel bir dile sahiptir. Nesnel bir metin türü olduğu için kelimeler gerçek ve terim anlamları ile kullanılır.
  • Açık ve anlaşılır bir dil kullanılır. Sanatlı bir dil söz konusu değildir. Anlatımı yoğundur.
  • Öğretme ve bilgilendirmenin amaçlandığı açıklayıcı anlatımla bir düşünceyi çürüterek yerine
    karşı düşünceyi yerleştirmenin amaçlandığı tartışmacı anlatım biçimleri hâkimdir.
  • Tanımlama, sayısal verilerden yararlanma, karşılaştırma, örnekleme gibi düşünceyi geliştirme yollarından sık sık faydalanılır.
  • Belli bir plan dahilinde yazılır. Giriş, gelişme, sonuç ve kaynakça bölümlerinden oluşur. (Kaynakça: Makalenin sonunda, yararlanılan kaynaklar liste hâlinde gösterilir.)
  • Türk edebiyatında ilk makale örneği Şinasi’nin 1860 yılında Tercüman-ı Ahval gazetesinde yayımladığı ”Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi”dir.
  • Ziya Paşa’nın ”Şiir ve İnşa” makalesi de Türk edebiyatındaki ünlü makalelerdendir.

Makalenin bölümleri ile ilgili bilgi veriniz. 

Başlık: Konunun ilgilileri tarafından okunacak ilk bölümdür. Bu nedenle başlık düzenlenirken kelimeler dikkatle seçilmeli, makalenin içeriğini yansıtan en az sayıda kelime kullanılmalıdır. Uygun bir başlığı olmayan makale, hedef okuyucu kitlesine ulaşmayabilir.
Özet: Metnin bütününde anlatılanların ana hatlarıyla ifade edildiği bölümdür. Araştırmanın kapsamı, amacı, araştırmada kullanılan yöntemler, elde edilen bulgular, araştırma sonunda ulaşılan sonuçlar ve metindeki anahtar kelimeler bu bölümde verilir.
Giriş: Temel bilgilerin sunulduğu bölümdür. Bu bölümde konuyla ilgili daha önce yapılan çalışmalar hatırlatılır. Bu çalışmaya neden gerek duyulduğu ortaya konur.
Yöntem: Bu bölümde araştırmada tercih edilen yöntem ve söz konusu yöntemin tercih edilme
nedenleri anlatılır. Yazarın neyi, nasıl ve niçin kullandığını açıkladığı bu bölüm, konuyu bilen bir uzmanın aynı çalışmayı kendi imkânlarıyla tekrar etmesini sağlar nitelikte olmalıdır.
Bulgular: Bu bölümde araştırmada elde edilen bulgular ve bu bulguların ne anlama geldiği dile
getirilir.
Sonuç ve Tartışma: Bu bölümde araştırmada elde edilen bulguların araştırmanın amaçları ile ilişkileri kurulur. Elde edilen bulgulardan birtakım nesnel genellemelere ulaşılmaya çalışılır. Ulaşılan sonuçlar, daha önce aynı veya benzer konularda yapılmış çalışmaların sonuçlarıyla karşılaştırılır. Araştırmanın bilim dünyasına katkısı belirtilir.
Kaynakça: Makalenin sonunda, yararlanılan kaynaklar liste hâlinde gösterilir. Makalede yer alan
her kaynağa, kaynakçada yer verilir; kaynakçada yer alan her kaynağa metin içinde gönderme yapılır. Kaynakça hangi bilginin hangi kaynaktan alındığını göstermez. Bilginin hangi kaynaktan alındığı, metnin içinde kaynağa gönderme yapılarak belirtilir. Kaynakçada her kaynağa yalnız bir kez yer verilir.

Türk edebiyatındaki önemli makaleler nelerdir? 

  • Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi –> Şinasi
  • Şiir ve İnşa –> Ziya Paşa
  • Enikli Kapı –> Arif Nihat Asya
  • Millî Edebiyat Meseleleri ve Cenap Beyle Münakaşalarım –> Ali Canip Yöntem
  • Çal Çoban Çal –> Süleyman Nazif
  • Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh –> Cenap Şahabettin
  • Sanata Dair –> Halit Ziya Uşaklıgil

Münazara nedir? Aşamaları nelerdir? 

Herhangi bir konu üzerinde, belli kural ve yöntemlere uyularak gruplar hâlinde yapılan tartışmaya münazara denir. Münazaranın amacı düşüncelerin, kabullerin karşılaştırılmasıdır. Gruplardan biri konuya olumlu yönden yaklaşırken diğer grup olumsuz açıdan yaklaşır. Amaç karşı tarafın görüşlerini çürütüp tartışmadan galip çıkmaktır, doğruluk yanlışlık, haklılık haksızlık değildir.

Aşamaları şunlardır:

1. İddia ve karşı iddiayı savunan iki grup oluşturulur.
2. İddiayı savunan birinci konuşmacı bir tasarı sunar.
3. Karşı iddiayı savunan birinci konuşmacı sunulan tasarıya karşı çıkar ve karşı tarafın argümanlarını çürütür.
4. İddiayı savunan ikinci konuşmacı karşı iddiayı savunanların argümanlarını çürütür ve yeni
argümanlar sunar.
5. Gruptaki kişi sayısına göre konuşmacılar sürekli birbirlerinin argümanlarını çürütüp ortaya yeni bir şey atar.
6. Karşı iddiayı savunanları temsilen birinci veya ikinci konuşmacı kısa bir özetleme yapar ve
münazara boyunca iki tarafın çatıştığı noktalar tespit edilir.
7.  Diğer gruptan da aynı şey yapılır.

8. Konuşma, etkili bir biçimde sonlandırılır.

 

Sohbet nedir? Özellikleri nelerdir? 

Herhangi bir konu ile ilgili okurla konuşuyormuş gibi kişisel düşüncelerin paylaşıldığı metin türüne sohbet (söyleşi) denir. Yazar, kişisel görüşlerini adeta sohbet ediyormuş gibi anlatır.

  • Senli benli bir anlatım söz konusudur.
  • Soru-cevaplı cümleler fazladır. Tabii ki yazar soruları okura sorup kendisi cevaplar.
  • Samimi bir üslubu vardır.
  • Söylenenleri kanıtlama amacı yoktur.
  • Konu sınırlaması yoktur.
  • Bir yazı türü olarak Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi’nde gazetecilikle girmiştir.
  • Bu dönemde Ahmet Mithat Efendi; Servetifünun Dönemi’nde ise Tevfik Fikret, Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Cahit Yalçın sohbet türünde yazılar yazmıştır.
  • Servetifünun Dönemi’nde bağımsız çizgide eser veren Ahmet Rasim, sohbet türünün ilk yetkin ürünlerini vermiştir. Ramazan Sohbetleri sohbet türünde yazdığı eserdir.
  • Cumhuriyet Dönemi’nde Nurullah Ataç’ın Söyleşiler, Şevket Rado’nun Eşref Saat, Suut Kemal Yetkin’in Edebiyat Konuşmaları, Ahmet Kabaklı’nın Sohbetler adlı eserleri türün tanınmış örneklerindendir.

Fıkra nedir? Özellikleri nelerdir? 

Genellikle güncel konuları derine inmeden ve kanıtlama amacı gütmeden öznel bir şekilde ele alan metin türüne fıkra (köşe yazısı) denir.

  • Gazete ya da dergilerde günlük olayların, ülke sorunlarının değerlendirildiği; sanat, spor,
    bilim ve kültür alanındaki düşüncelerin rahat ve samimi bir üslupla ortaya konduğu yazı türüdür.
  • Yazar; okur kitlesinin düşüncelerini yönlendirme amacındadır.
  • Günübirlik yazılardır, kalıcılığı çok fazla yoktur.
  • Diğer düşünce yazılarından en önemli farkı güncel olmasıdır.
  • Doğal bir dil kullanılır.
  • Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi’nde girmiştir. Bu dönemde yazılan fıkralarda hürriyet,
    eşitlik, adalet, kanun gibi toplumsal temalar ele alınmış; dönemine göre halkın anlayacağı bir dil kullanılmaya çalışılmıştır.
  • İlk örneklerini İbrahim Şinasi, Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi vermiştir. Sonraki dönemlerde onları Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Rasim, Ahmet Haşim, Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ziya Gökalp gibi yazarlar takip etmiştir.
  • Cumhuriyet Dönemi’nde Peyami Safa, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Sabri Esat Siyavuşgil, Ercüment Ekrem Talu, Burhan Felek, Haldun Taner, Attila İlhan, Ahmet Kabaklı, İlhami Soysal, Ergun Göze gibi yazarlar fıkra türünde yazılar kaleme almışlardır.

Sohbet ile fıkra arasındaki farklar nelerdir?

  • Sohbet türünde üslup karşılıklı konuşma gibiyken fıkrada böyle bir durum söz konusu değildir.
  • Sohbet türünde herhangi bir konu işlenirken fıkrada konu güncel olmak zorundadır. Sohbet metin türünün böyle bir zorunluluğu yoktur.

Roman nedir? Türk edebiyatında alanında ilk olan romanlar nelerdir? 

Roman; gerçek ya da gerçeğe uygun olay veya durumları kişi, yer ve zaman unsurlarına bağlı olarak anlatan uzun, edebî bir nesir türüdür. Ortaya çıktığı dönemden bugüne kadar biçimsel, kurgusal
ve teknik yönden türlü değişimler geçiren romanın yapı unsurları; kişi, yer, zaman ve olay örgüsüdür.

İlk çeviri roman: Telemak- Yusuf Kamil Paşa ( Fenolon’dan çevirmiştir.)

İlk edebi roman: İntibah- Namık Kemal

İlk tarihi roman: Cezmi- Namık Kemal

İlk psikolojik roman denemesi: Zehra- Nabizade Nazım

İlk psikolojik roman: Eylül- Mehmet Rauf

İlk köy romanı: Karabibik- Nabizade Nazım

İlk realist roman: Araba Sevdası – Recaizade Mahmut Ekrem

İlk yerli roman: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat- Şemsettin Sami

1923-1950 yılları arasında Cumhuriyet Dönemi romancılığı ile ilgili bilgi veriniz. 

  • Millî Edebiyat sanatçılarının da eser vermeye devam ettiği Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında daha çok, gözlemci gerçekçiliğe dayalı romanlar yazılmıştır.
  • Sanatçılar romanlarında Cumhuriyet devrimlerini, yeni kurum ve değerleri ele alan romanlar yazmıştır.
  • Cumhuriyet’in ilk çeyreğinde yazılan romanlar Türkiye’nin geçirdiği tarihî ve sosyokültürel değişimleri gözler önüne seren bir ayna niteliği taşır.
  • Daha çok, gözlemci gerçekçiliğe dayalı romanlar yazılmıştır.
  • Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban, Reşat Nuri Güntekin’in Yaprak Dökümü, Abdülhak Şinasi Hisar’ın (1887-1963) Fahim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz; Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur adlı eserleri roman türünün tanınmış örneklerindendir.

 

1950-1980 yılları arasında Cumhuriyet Dönemi romancılığı ile ilgili bilgi veriniz. 

  • 1950-1980 arasında roman türü farklı eğilimlerle (toplumcu gerçekçi, bireyin iç dünyasını esas alan, modernist, millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan) gelişimini sürdürmüştür.
  • . Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Fakir Baykurt gibi toplumcu gerçekçi yazarlar; toprak kavgaları, tarımın makineleşmesi, köyden kente göç gibi toplumsal konuları romanlarında ele almışlardır.
  • Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Semiha Ayverdi bireyin iç dünyasını esas alan romanlar yazmışlardır.
  • Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu modernist çizgide romanlar vermişlerdir.
  • Hüseyin Nihal Atsız, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Bahaeddin Özkişi (1928-1975), Münevver Ayaşlı (1906-1999), Emine Işınsu (1938- …..), Sevinç Çokum (1943- …..) millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan romanlar yazmışlardır.