Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olayları gerçekçi bir şekilde yer, zaman ve kişiler çevresinde anlatan kısa metin türüne hikâye(öykü) denir. Öyküyü roman türünden ayıran en önemli özellik romana göre daha kısa olmasıdır. Tabii ki buna bağlı olarak da şahıs kadrosu az, mekân sınırlı, yaşandığı zaman dilimi de kısadır. Hikâye edebi bir metindir bu nedenle estetik değer taşıması beklenir. Amaç; her edebi türde olduğu gibi okurda estetik haz oluşturmaktır.

Hikâye destan ve masal gibi olağanüstü ögeler içeren türlerden günlük olayları, olağan olayları anlatmaya geçiş yoluyla oluşturulmuştur. Dünya edebiyatında XIV. yüzyılda İtalyan yazar Boccaccio tarafından kaleme alınan ‘’Decameron’’ adlı eseri hikâye türünün ilk örneği kabul edilir.  (1348’de Avrupa’da büyük bir veba salgını yaşanır. Salgın boyunca tanık olduğu olaylardan etkilenen yazar, bu eserinde salgın günlerinin Floransa’sını ele alır. Kitap 10 gün boyunca anlatılan 100 hikâyeden oluşur.) 

Türk edebiyatına ilk yazılı metin örneğimiz olan Göktürk Yazıtları hikâye etme özelliği gösterir, Dede Korkut Hikâyeleri ise destandan hikâyeye geçişin en önemli ürünlerindendir. Yine halk hikâyeleri de hikâye özelliği taşır fakat modern anlamda çağdaş hikâye edebiyatımızda Tanzimat ile birlikte 1870’lerde görülmüştür. Ahmet Mithat Efendi’nin ‘’Letaif-i Rivayat’’ adlı eseri Türk edebiyatının ilk hikâyesi olarak kabul edilir. (Söylenegelen Güzel Öyküler anlamına gelen bu eser aslında bir seridir. Yirmi beş fasikül ve biri tiyatro ve diğerleri hikâye olmak üzere otuz metinden oluşur. )

 Samipaşazade Sezai’nin kaleme aldığı ‘’Küçük Şeyler’’ adlı eser ise Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk hikâye kabul edilir. (Bir mukaddime, altı hikâyeden oluşur.)

HİKÂYENİN YAPI UNSURLARI
1. OLAY /DURUM:

Bu metin türünde yaşanmış ya da yaşanabilecek yani gerçekçi, gerçek hayatta karşımıza çıkabilecek, olabilecek olay ve durumlar anlatılır. Hikâyedeki kişinin/kişilerin başından geçenlere olay denir. Hikâyelerde olay yüzeyseldir. Tek bir ana olay vardır fakat onu destekleyen ve onunla bağlantılı küçük yan olaylar da hikâyede olabilir. Belli bir konu çevresinde var olan birden fazla olayın sebep-sonuç, amaç gibi ilişkilerle birbirine bağlı olmasından kaynaklı ortaya çıkan bütüne olay örgüsü denir. Olay örgüsü iç içe geçmiş bir yapıdır.

DİKKAT

Olay zinciri ile olay örgüsünü karıştırmamalıyız. Olay örgüsü, estetik kaygı ile oluşturulurken; olay zinciri daha çok öğretici metinlerde görülen ve estetik bir amaç taşımayan, sadece bilgi vermek için kullanılan bir kavramdır.

-Çatışma

Hikâye edici metinlerdeki dramatik anlaşmazlığa çatışma denir. Daha açık bir ifade ile hikâyede birbirine zıt iki kavram, değer, fikir ya da insanın vb. karşı karşıya gelmesine çatışma denir. Örneğin iyi-kötü, idealist-amaçsız, zengin-fakir, ağa-köylü, işçi-patron, doğru-yanlış vb. kavramlar birbiriyle zıt olduğu için genellikle de hikâye kişilerinin üzerinden karşı karşıya gelir. Hikâyeler bu çatışmalar ile gelişir ve çatışmanın sonlanması sonucu biter. Çatışma hikâyeyi canlı tutmak ve okurun ilgisini çekmek için kullanılan bir ögedir.

2. KİŞİ(ŞAHIS):

Hikâyede anlatılan olay ya da durumu yaşayanlar kişilerdir. Hikâye yaşanabilecek olayları anlattığından kişisi çoğu zaman insandır. Bu kişiler metindeki şahıs kadrosunu oluştururlar. Hikâye kişileri olay örgüsünü ayakta tutar ve bu örgü içerisindeki davranışları ile bazı değerleri temsil edebilirler. Bu bakımdan edebi metinlerde ve edebi metinlerden olan hikâyede kişiler ‘’tip’’ ya da ‘’karakter’’ özelliği gösterirler.

-Tip: Hikâyede olayın merkezindeki kişi, belli bir toplumsal sınıfın özellikleri taşıyor ve temsil ediyorsa bu kişi bir tiptir. Tip olarak karşımıza çıkan kişilerin bir sınıfı ya da değeri temsil eden belirgin özellikleri vardır ve ne olursa olsun değişmezler. Her şartta ve durumda aynı kalırlar. Örneğin öğretmen tipi, öğrenci tipi, köylü tipi, ağa tipi, memur tipi gibi. Tip, toplumsal boyutu ile karşımıza çıkar ve ait olduğu sosyal durum, olay veya olgu onun üzerinden işlenir.

-Karakter: Hikâyede bir zümreyi, sınıfı, toplumsal bir tabakayı temsil etmeyip sadece kendi haliyle var olan kişi karakterdir. Bir sınıfa değil kendine has değer ve nitelikleri vardır ve olayın seyrine göre tutumları değişir. Karakter birey olarak ele alınır; çelişkileri, acıları, mutlulukları, çıkmazları sadece kendisine aittir ve kendisiyle sınırlandırılmıştır.

3. ZAMAN:

Hikâyede yaşanan olayların içinde geçtiği bir zaman elbette vardır. Bu zaman kavramının belli bir sınırı yoktur. Hikâyeler kısa metinler olduğu için olaylar genellikle çok uzun bir zaman dilimine yayılmaz fakat kimi hikâyeler bir günü anlatırken kimi hikâyeler bir ayı anlatır. (Detaysız bir şekilde.) Yazar isterse kronolojik zamanı izler isterse zamanda kırılmalar ya da geri dönüşler yapabilir. Bu tamamen yazara bağlıdır. Elbette bir zaman dilimi gereklidir fakat zaman yapısal unsur olarak olay ve kişi kadar ön plana çıkmaz.

4.YER(MEKÂN):

Olayın yaşandığı çevredir. Yine hikâyenin kısa bir metin türü olmasına bağlı olarak mekân çok fazla ayrıntıya girilmeden tanıtılır. Birden fazla mekân da kullanılabilir, bu tamamen olay örgüsü ile ilgilidir. Mekân kavramını sadece olayın geçtiği yer olarak görmemek gerekir. Çünkü yazar, tarif ettiği mekân ile o mekânda yaşayan kişinin psikolojisi, sosyal hayatı, karakteri hakkında ipucu verir.

HİKÂYEDE ANLATICI

Edebi metinlerde olayı anlatan kişiye anlatıcı denir. Hikâye kurmaca bir metin olduğu için diğer sanatsal metinlerde olduğu gibi anlatıcı da gerçek değildir. İki çeşit anlatıcı vardır:

1)Birinci Kişili Anlatım: Metinde yaşananların olayı yaşayan kahraman tarafından anlatılmasıdır. Ben ve biz dilini kullanır. ( I. tekil/çoğul şahıs) Örneğin;

Bugün evden çıktığımda saat 9.00’du. Çıkar çıkmaz etrafıma baktım.

2)Üçüncü Kişili Anlatım: Metinde yaşanan olayın üçüncü kişi tarafından yani olayı izleyen bir kişinin gözüyle anlatılmasıdır. O ve onlar dili kullanılır. (III. tekil/çoğul şahıs) Örneğin;

Bugün evden çıktığında saat 9.00’du. Çıkar çıkmaz etrafına baktı.

BAKIŞ AÇISI

Anlatıcının olayları ve kişileri ele alışında farklılıklar bulunur. Bu farklılıklar da bakış açısı olarak nitelendirilir. Hikâye gibi olay metinlerinde üç farklı bakış açısı bulunur:

1)Kahraman Bakış Açısı: Aslında birinci kişili anlatımın aynısıdır. Olaylar, olayı yaşayan kahramanın dilinden anlatılır. Anlatıcı, olayı yaşayan kişidir. Sadece yaşadıklarını anlatabilir. Bu nedenle aynı örneği verebiliriz:

Bugün evden çıktığımda saat 9.00’du. Çıkar çıkmaz etrafıma baktım.

2)Gözlemci Bakış Açısı: Üçüncü kişili anlatımın aynısıdır. Anlatıcı, olaylara ve kişilere uzaktan bakan bir gözlemci gibidir. Sadece gördüklerini anlatabilir. Yine aynı cümleyi örnek verebiliriz:

Bugün evden çıktığında saat 9.00’du. Çıkar çıkmaz etrafına baktı.

3)İlahi(Tanrısal/Hakim) Bakış Açısı: Bu bakış açısıyla yazılan metinlerde anlatıcı her şeyi bilir. Gördüklerinin yanı sıra göremediklerini de aktarır. Her şeye hakimdir; hikâye kahramanlarının dile getirmediklerini, aklından geçenleri, duygularını da okura aktarır. anlatıcı âdeta Tanrısal bir konumdadır. Örneğin;

Bugün evden çıktığında saat 9.00’du. Çıkar çıkmaz etrafına baktı. Bugün de sıradan bir gün olacağını biliyordu. İçindeki bu tükenmişlik günün ilk saatlerinden onu yiyip bitiriyordu. (Kahraman dile getirmeden onun iç dünyasını aktarmış.)

HİKÂYEDE ÇATIŞMA

Edebi metinlerdeki dramatik anlaşmazlığa çatışma denir. Hikâye de bir edebi metin olduğundan, hikâyelerde farklı yaşam tarzı ve düşüncelere sahip olan iki kahramanın ya da birbirine zıt iki kavramın, değerin bir arada verilmesine çatışma denir. Çatışma metni, olay örgüsünü ayakta tutan ve okuru heyecanlandıran kavramdır aslında. Çünkü bu olay örgüsünü ayakta tutan ona dinamik bir yapı kazandıran şey; insanın insanla, insanın doğayla, insanın toplumla veya kendisiyle mücadelelerinden doğar. Örneğin yoksul ile zengin, iyi ile kötü, işçi ile patron, köylü ile ağa vb. kendi özelliklerinden ötürü karşı karşıya gelirler. Buna çatışma denir.

 

Hikâye tür olarak 2’ye ayrılır:

1)OLAY HİKÂYESİ

2)DURUM HİKÂYESİ

Bu başlıkların üzerine tıklayarak olay ve durum hikâyelerinin özelliklerine ulaşabilirsiniz.