
Türk edebiyatında 1940-1960 yılları arasında hikâye, belirli bir süreç içerisinde evrilmiş ve çeşitli değişimler yaşamıştır. Bu dönem, Türkiye’de toplumsal ve siyasi değişimlerin yanı sıra edebi akımların etkisi altında geçmiştir. 1940’lı yıllarda edebiyatın üzerinde sosyal realizm etkisi önemlidir. Yazarlar genellikle toplumsal gerçekçiliği ve sınıf çatışmalarını ele almışlardır. Cumhuriyet Dönemi’nin 1940-1960 yılları arasında I. Dünya Savaşı sonrasında Anadolu’nun durumu, II. Dünya Savaşı sonrasında ise toplumdaki ahlaksal çöküş hikâyelerde ağırlıklı bir şekilde konu olarak işlenmiştir. Bu dönem kaleme alınan hikayelerde ele alınan konuların çeşitliliği oldukça artmıştır. Hikâyelerde yenilikçi anlatım teknikleri kullanılmıştır. Dönemin bazı yazarları iç monolog ve farklı bakış açıları gibi teknikleri sıkça kullanmışlardır. Bir edebi tür olarak hikâye bu dönemde büyük bir gelişim göstermiştir.
Bu dönemde:
Bireyin iç dünyasını esas alan,
Toplumcu gerçekçi,
Modernist,
Millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan hikâyeler yazılmıştır. Bu başlıkları ayrı ayrı işlemek faydalı olacaktır:
Toplumcu Gerçekçi Hikâyeler
- Toplumcu dünya görüşüne yaslanan bir edebi anlayıştır.
- Özellikle roman ve hikâye alanında başarılı eserler ortaya koymuşlardır.
- Anlatım tekniğinden çok anlatılanlar önemlidir.
- Anadolu’da yaşayan köylülerin ve kasabalıların yaşadıkları sorunlar, köylerdeki toprak kavgaları, işçi hakları, patronların ve ağaların yaptığı zulümler, köyden kente göç, beraberinde yaşanan sorunlar, geçim mücadelesi, dar gelirli insanların sorunları gibi toplumsal konular işlenmiştir.
- Sanat toplum içindir, anlayışı ön plandadır.
- Yazarlar ideolojilerini eserlerine de yansıtmışlardır.
- Konuşma dili kullanılmıştır.
- Kahramanlar, yöresel ağızlara göre konuşturulmuştur.
- Yazarlar, realizm ve natüralizm akımlarının etkisinde kalmışlardır.
Toplumcu Gerçekçi Anlayışla Eser Veren Yazarlar
Sadri Ertem
İlk öyküsü 1917 yılında yayımlanmıştır (Genç Yolcular). Edebiyata asıl yönelişi 1928’den sonradır. Konularını toplumsal sorunlardan çıkardığı, gözlemden çok kuramsal bilgilere dayanan ve bir tez çevresinde gelişen yapıtlarıyla gerçekçi Türk edebiyatının ilk temsilcilerinden sayılır.
Hikâyeleri: Silindir Şapka Giyen Köylü, Bacayı İndir Bacayı Kaldır, Türk İnkılâbının Karakterleri, Korku, Bay Virgül, Bir Şehrin Ruhu.
Fakir Baykurt
Birçok türde onlarca eser vermiş fakat roman ve hikâyelerinde asıl başarısına ulaşmıştır. Köy edebiyatı hareketinin önde gelen temsilcilerindendir. Köy sorunlarını gerçekçi bir şekilde anlatarak 1950-70 yılları arasında köy edebiyatının popüler yazarlarından olmuştur. Köylüleri halkçı bir bakış açısı ile kaleme almıştır.
Hikâyeleri: Çilli, Efendilik Savaşı, Karın Ağrısı, Cüce, ;İçerdeki Oğul, Duisburg Treni.
Orhan Kemal
Yazın hayatına şiirler başlamış Nazım Hikmet ile tanıştıktan sonra hikâye ve romanlar kaleme almaya başlamıştır. Tüm yaşamı sıkıntılarla geçmiş kendisi de bunu eserlerine yansıtmıştır. Eserlerinde bu zor hayatının izleri vardır. Sosyal gerçekçi anlayışın bu dönemdeki en önemli sanatçılarından biridir. İşçi sınıfını özellikle Çukurova’daki işçileri ağırlıkla işlemiştir. Kendi hayatını anlattığı eserleri de bulunmaktadır. Eserlerinin kahramanlarını ”küçük insanlar” olarak nitelendirmiştir. Kahramanları işçiler, yoksullar, ırgatlar, suçlu çocuklar, mahkumlar, dilenciler, yaşlılar, ezilen ve sömürülen insanlardır.
Hikâyeleri: Ekmek Kavgası, Sarhoşlar, Çamaşırcının Kızı, 72. Koğuş, Grev, Arka Sokak, Kardeş Payı, Babil Kulesi, Dünyada Harp Vardı, Mahalle Kavgası, işsiz, Önce Ekmek, Küçükler ve Büyükler, Yağmur Yüklü Bulutlar (Hikâyeler, I, 1974, 1982), Kırmızı Küpeler (Hikayeler, II, 1974, 1982), Oyuncu Kadın (Hikalyeler, III, 1975, 1982), Arslan Tomson (Öyküler, 1976, 1979, 1981), Serseti Milyoner, İki Damla Gözyaşı (Hikayeler, IV, 1976,1982), İnci’nin Maceraları .
Kemal Bilbaşar
İlk öyküleri ”Aramak” dergisinde yayımlanmıştır. Sanatının ilk dönemlerinde birçok öykü yazmıştır. Anadolu köylerini yansıtan öyküleri ve destansı romanları ile tanınmıştır. Köylerde yaşayıp çok çalışan fakat mutsuz olan insanları konu almıştır. Refik Halit’in başlattığı memleket hikâyeciliğini devam ettirmiştir.
Hikâyeleri: Anadolu’dan Hikayeler, Cevizli Bahçe, Pazarlık, Pembe Kurt, Üç Bulutlu Hikayeler, Köyden Kentten, Irgatların Öfkesi.
Samim Kocagöz
Toplumcu gerçekçi sanat anlayışı doğrultusunda eserler kaleme almıştır. İşsizlik, toprağa bağlı hayat gibi konuları işledi. Dünya Hikâye Yarışması‘nda Sam Amca başlıklı öyküsüyle birincilik kazandı. 1989’da Eski Toprak başlıklı romanıyla Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı. Köy ve kasaba insanlarının sorunlarını, günlük yaşamlarını ve duygularını yalın bir dil ve gerçekçi tutumla yansıttı.
Hikâyeleri: Telli Kavak, Sığınak, Sam Amca, Cihan Şoförü, Ahmet’in Kuzular, Yolun Üstündeki Kaya, Yağmurdaki Kız, Alandaki Delikanlı, Koca Tülü, Gecenin Soluğu.
Talip Apaydın
İlk şiir ve hikâyelerini Köy Enstitüleri dergisinde yayımlamıştır. Köy Edebiyatı akımının temsilcileri arasında yer almıştır. Öykü ve romanlarında doğa betimlemeleri ve insan ilişkilerini tüm doğallığı ile yansıtmıştır. Anı, oyun, çocuk edebiyatı türlerinde de eserler vermiştir.
Hikâyeleri: Ateş Düşünce, Öte Yandaki Cennet, Koca Taş, O Güzel İnsanlar (Çocuklar için Hikâyeler), Yolun Kıyısındaki Adam, Yangın (Çocuklar için)
Bu yazarlarımızın haricinde Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Aziz Nesin, Necati Cumalı vb. sanatçılarımız da toplumcu gerçekçi hikâyeler kaleme almıştır. Fakat başka edebi türlerle ön plana çıkmışlardır. 11. sınıf müfredatında bu konuda adı geçen sanatçılarımız hakkında bilgi verilmiştir.
Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Hikâyeler
- Bireyin iç dünyası, psikolojisi ile ilgilenen bilimlerden faydalanan sanatçıların oluşturduğu edebi anlayıştır.
- Hikâyelerde bunalım, yalnızlık, içsel sıkıntılar, yabancılaşma gibi konular ele alınır.
- Psikolojik tahliller ve tasvirler ön plandadır.
- Bilinç akışı gibi metotlar kullanılır.
- Psikolojik, mistik romanın temsilcisi Peyami Safa başta olmak üzere, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Mustafa Kutlu gibi sanatçılar bu anlayışta eserler oluşturmuştur.
11. sınıf MEB ders kitabında üzerinde durulan yazarlar ile ilgili bilgi verelim :
Peyami Safa
Materyalist anlayışa karşı çıkmış, psikolojik romanın ustası kabul edilmiş bir sanatçımızdır. Şuur ve alt şuuru araştırdığı romanlar yazmıştır. Aslında hikâye türünde ”Hikâyeler” adlı bir eseri vardır. Kendisi özellikle roman türünde daha çok eser yazmıştır. Fakat hangi türde yazarsa yazsın psikolojik tahlilleri oldukça başarılıdır.
Tarık Buğra
Birçok türde eser vermiş fakat roman türünde daha çok eser yazmış bir sanatçımızdır. Eserlerinde toplumsal çalışmaları psikolojik açıdan irdelemiştir. Sanatın, insanı yüceltmesi gerektiğini düşünmektedir.
Hikâyeleri: Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, Yunus Emre, İki Uyku Arasında, Dört Yumruk, Yüzlerce Çiçek Birden Açtı, Hikâyeler.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Hikâyeleri: Abdullah Efendinin Rüyaları, Yaz Yağmuru, Hikâyeler (yazarın ölümünden sonra derlenmiş olan bu kitap, iki kitabındaki hikâyelerin yanı sıra daha önce kitaplaşmamış hikâyeleri de içermektedir)
Modernizmi Esas Alan Eserler
1940-1960 yılları arasında Türk edebiyatında modernizm, geleneksel edebi formlardan koparak yeni anlatım teknikleri ve temalarla kendini gösterdi. Bu eserlerde bilinen anlamda bir olay örgüsü bulunmaz. Neden-sonuç ilişkisine bağlı kalınmaz. Bireyin bunalımları, toplum ile çatışmaları genellikle konu olarak ele alınır.
1940-1960 yılları arasında Nezihe Meriç, Sait Faik, Vüs’at Orhan Bener, Feyyaz Kayacan, Yusuf Atılgan, Tarık Dursun K., Tahsin Yücel, Demir Özlü bu hikâye tarzının önemli temsilcileridir. 1960’tan sonra 1950 Kuşağı öykücüleri arasında yer alan Adalet Ağaoğlu, Erdal Öz, Bilge Karasu. Leyla Erbil, Ferit Edgü, Füruzan, Orhan Duru, Oğuz Atay, Rasim Özdenören gibi yazarlar modernist öyküler kaleme almıştır.
Bu yazarlar Türk hikâyeciliğine modernist bir soluk getirmiş ve bireyin psikolojik derinliklerini, toplumsal değişimleri ve günlük yaşamın sıradanlığını yeni anlatım teknikleri ile ele almışlardır. Modernizmin edebi yansımaları bu dönemde hikâye türünde de önemli bir yer tutmuştur.
[…] 1940-1960 yılları arasındaki Cumhuriyet Dönemi hikâyeciliği […]