Şiir dili gündelik dilden farklıdır. Şair sözcükleri zenginleştirerek, onlara yeni anlamlar katarak kullanır. Öyle ki bazen bir tek sözcük birden fazla şey ifade edebilir. Şairin sözcükleri eğip bükerek kullanır ve bambaşka bir bakış açısı ile yaklaşır. Şairin kendine özgü bu dili ”edebi sanatlar” ile yüklüdür. Bir şiiri tanımak açısından edebi sanatları da bilmek gerekir. Edebi sanatlar yani söz sanatları dilin estetik ve yaratıcı kullanılmasıyla ortaya çıkmıştır. Edebi sanatlar dilin bu gücünü vurgulamak, duyguları farklı yollar ile ifade etmek, dikkat çekmek ve anlamı derinleştirmek için kullanılır. Türk edebiyatında kullanılan bazı edebi sanatlarımız şunlardır:
♦Benzetme (Teşbih)
Aralarında ilgi bulunan iki varlıktan zayıf olanın güçlü olana benzetilmesidir. Söze kuvvet vermek amacıyla kullanılan bir edebi sanattır. Benzetmenin 4 ögesi vardır:
–> Benzeyen: Birbirine benzeyen şeylerden nitelik bakımından zayıf olandır. (Benzeyen ve zayıf kelimelerindeki y harfinden hatırlayabilirsiniz.)
–> Benzetilen: Birbirine benzeyen şeylerden nitelik bakımından güçlü olandır. (Benzetilen ve güçlü kelimelerindeki l harfinden hatırlayabilirsiniz.)
–> Benzetme yönü: İki varlık arasındaki ortak yöndür.
–> Benzetme edatı: Benzetme ilgisi kuran sözcüklerdir: gibi, kadar, misal, âdetâ vb. Genellikle ”gibi” edatı kullanılır.
Birkaç örnek üzerinden benzetme ögelerini görelim:
♣ İnci gibi parlak dişleri vardı.
–> İnci ve diş parlaklık açısından birbirine benzetilmiş.
Benzetme yönü: parlak
Benzetme edatı: gibi
Peki hangisi daha parlaktır? İnci mi diş mi? Tabii ki inci. O zaman parlaklık açısından inci daha güçlü (benzetilen), diş daha zayıf (benzeyen)
Benzeyen: diş
Benzetilen: inci
♣ Pamuk kadar yumuşak elleriyle saçlarımı okşardı annem.
Benzetme yönü: yumuşaklık
Benzetme edatı: kadar
Benzeyen(zayıf) : el
Benzetilen(güçlü): pamuk (pamuk elden daha yumuşaktır, bu nedenle daha güçlü)
Benzetmenin (teşbihin) türleri vardır:
Teşbih-i Beliğ (Güzel Benzetme/Yalın Benzetme): Sadece benzeyen ve benzetilenin olduğu, benzetme yönü ve edatının kullanılmadığı benzetme çeşididir.
♣Gönlümü dağlıyor gördüğü yerde
Kanıma susamış silah gözlerin —> Gözler silaha benzetilmiştir.
Gözler: Benzeyen Silah: Benzetilen —> Dizelerde benzetme edatı ve benzetme yönü verilmediği için bu teşbih-i beliğ olmaktadır.
♣ Görünmez bir mezarlıktır zaman. —> Zaman, mezarlığa benzetilmiştir.
♣ Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi —>Deniz bin başlı ejdere benzetilmiştir.
♣ Gürz ayaklı/ kalkan elli/ sancaktar olduğu/ sancak tutuşundan belli —> Ayak gürze, el kalkana
benzetilmiştir.
♦İstiare( Eğretileme)
Benzetmenin temel ögeleri benzeyen ve benzetilendir. Bu temel ögelerden sadece bir tanesinin kullanılmasıyla oluşturulan benzetme çeşidine istiare ya da eğretileme denir.
⇒Açık İstiare: Sadece benzetilenin kullanıldığı, benzeyenin bulunmadığı istiaredir.
Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor
Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor.
—> Şehit olan askerler güneşe benzetilmiş. Sadece benzetilen olduğu için açık istiaredir.
Yüce dağ başında siyah tül vardır.
—> Bulut yerine tül sözcüğü kullanılmıştır. Bulut, tüle benzetilmiş ve sadece benzetilen olduğu için açık istiaredir.
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
—> Dünya, iki kapılı bir hana benzetilmiştir. Açık istiaredir.
⇒Kapalı İstiare: Sadece benzeyenin kullanıldığı, benzetilenin bulunmadığı istiaredir.
Sen geçerken sahilden sessizce
Gemiler kalkar yüreğimden gizlice
—> Yürek, limana benzetilmiştir. Liman benzetilen ögedir. Benzetilen kullanılmadığı için kapalı istiaredir.
Boynu bükük şehirler tanıyor sanki bizi
–> Şehirler, insana benzetilmiştir. Fakat insan yani benzetilen verilmemiş, benzeyen yani şehirler verilmiştir. Kapalı istiaredir.
Süzülüp akasya dallarından gün Erir damla damla ayaklarında —> Gün, suya benzetilmiş fakat dizelerde su söylenmemiştir. Kapalı istiaredir.♦Teşhis (Kişileştirme)
İnsan dışındaki varlıklara insana ait özellikler yükleme sanatına teşhis (kişileştirme) denir.
Örnek:
—> Martılar selamımı getirmiyor nicedir.
(Martılar selam getiremez bu insanın yapabileceği bir şeydir. İnsana ait bir özellik insan dışı bir varlığa verilmiştir. Kişileştirmedir.)
—>Gökler biliyor sevdamı
Taş duvarlar biliyor
Sen bilmiyorsun
—> İçmiş gibi geceyi bir yudumda
Göğün mağrur bakışlı bulutları
♦İntak (Konuşturma)
İnsan dışındaki varlıkların (hayvan, bitki, cansız varlık) konuşturulmasına intak( konuşturma) denir.
—>Benim adım dertli dolap
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş Çalap
Anın için inilerim
Bu dörtlükte dolap konuşturulmuştur.
—>Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Bu dörtlükte ceviz ağacı konuşturulmuştur.
DİKKAT
Konuşmak insana ait bir özellik olduğu için konuşturmanın olduğu her yerde kişileştirme de vardır.
Yer gök ”Bayram” dedi ağzını açtı…
Mesela bu dizede yer gök konuştuğu için intak var, konuşmak insana ait bir özellik olduğu için teşhis de var.
Kaldırımlar yorgun düşmüştü.
Bu dizede ise yorulmak insana ait bir özellik olduğu için teşhis var. Fakat kaldırımlar konuşturulmamış.
Bu duruma dikkat etmeliyiz.
♦Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)
Bir sözün, benzetme amacı güdülmeden başka bir sözün yerine kullanılmasıdır. Mecaz-ı mürselde parça-bütün, neden-sonuç, özel-genel, eser-sanatçı, iç-dış, yer-insan, soyut-somut, yön-uygarlık, araç-kullanıcı gibi anlam ilgileri bulunur.
Örnek:
—> Bunu eve sormam gerekiyor. (Asıl kastedilen kişinin kendi ailesine sorması gerektiğidir. Ev demiş fakat içindekileri kast edilmiştir.)
—> Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta. ( Çalan Cemil Bey değil, Cemil Bey’in bestesidir.)
—> Üç gündür bereket yağıyor. (Asıl kast edilen yağmur yağdığıdır.)
—>Minareler bayramda, kubbeler arifede
Başlar birbirinden dik o dört taştan efede
Edirne’de bir sabah üçüncü şerefede Sinan güzelliği döndürmüştü başını (‘Sinan’ın güzelliği” sözcükleri ile Edirne’deki “Selimiye Camisi” anlatılmak istenmiştir.) —> Deniz güzel… geceler, çeşmeler serin… (“Çeşmeler” sözüyle su kastedilmiştir )♦Tenasüp (Uygunluk)
Anlamca birbiriyle ilgili kelimelerin bir arada kullanılması sanatıdır.
—> Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. (Demir, gemi ve liman sözcükleri anlamca birbiriyle ilgilidir.)
—> Lâleyi, sümbülü gülü hâr almış,
Zevk u şevk ehlini âh u zâr almış.
♦Tezat (Karşıtlık)
Birbirine karşıt duygu, düşünce, hayal ve durumları ifade eden kavramları bir arada kullanma sanatıdır.
—> Ölümü hatırlatan ne var ki bu resimde
Halbuki hepimiz hayattayız
—> Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz
—>Ben de gördüm güneşin doğarken battığını
Esrarlı bir bakışın gönlü kapattığını
♦Telmih (Hatırlatma)
Hemen hemen herkes tarafından bilinen tarihi bir olaya veya kişiye gönderme yaparak o olayı veya kişiyi hatırlatma sanatıdır.
—> Seyretti hava üzere denir taht-ı Süleyman
O saltanatın yeller eser şimdi yerinde (Birinci dizede geçen “taht-ı Süleyman”, Süleyman Peygamber’in havada uçtuğuna inanılan tahtıdır.)
—> Olur mu dünyaya indirsem kepenk
Gözyaşı döksem Nuh tufanına denk ( Nuh tufanına gönderme yapılarak olay hatırlatılmıştır.)
♦Hüsnütalil (Güzel Nedene Bağlama)
Bir olayı gerçek nedeninin dışında daha güzel bir nedene bağlama sanatıdır.
—>Gök masmavi bu sabah
Güzel şeyler düşünelim diye
(Şair göğün masmavi olmasının insanlar güzel şeyler düşünsün diye olduğunu söylemektedir.)
—>Sen varsın diye çiçekler açıyor her sabah
—> Sen gittin yaslara büründü cihan
Soluyor dallarda gül dertli dertli
♦Tecahül-i Arif (Bilmezden Gelme)
Şairin bildiği bir şeyi bilmez görünme, bilmezlikten gelmesiyle yapılan sanatıdır.
—> Şakaklarıma kar mı yağdı ne var
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz (Şair yaşlandığını biliyor fakat bilmezlikten geliyor.)
—> Göz gördü gönül sevdi ey yüzü mâhım
Kurbanın olam var mı bunda benim günahım
—> Sözü yazdımdı da kalmış öbür entaride
Va’diniz bûse mi vuslat mı unuttum ne idi
♦Kinaye (Değinmece)
Gerçek anlamı da düşünülebilecek bir sözü gerçek anlamının dışında (mecaz anlamıyla) kullanma sanatıdır. Birçok deyim ve atasözünde kinayeye başvurulmuştur. Aslında sözün hem gerçek hem de mecaz anlamıyla kullanılmasıdır. Ancak mecaz anlam gerçek anlamdan daha üstün daha baskındır.
—> ”Yalnız taştan duvar olmaz.” atasözü gerçek anlamda doğrudur. Tek bir taştan duvar olmaz fakat burada asıl üstünde durulan mecaz anlamıdır.
—> Dünyada bulamadım gönle mekân
Nerde gül bitse etrafı diken
(Gülde her zaman diken olur bu gerçek anlamıdır. Mecazi anlamı ise ”Güzel şeylere ulaşmak için zorluklara katlanmak gerekir.”dir.
♦Tevriye
Bir anlatım inceliği elde etmek için birden çok anlamı olan bir sözün yakın anlamının değil uzak anlamının kastedilerek kullanılması sanatıdır. Sesteş bir kelimenin bir dizede, beyitte, dörtlükte iki gerçek anlama gelecek biçimde kullanılmasıdır.
–>Sert oldu hava çıkma koyundan kuzucuğum
Koyun: 1. Kuzunun anası – 2. Kucak
—>Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek.
Ben: 1. Deri üzerindeki siyah lekeler – 2. Birinci tekil kişi
♦Tariz (İğneleme)
Bir kişiyi, durumu, olayı veya olguyu eleştirmek amacıyla bir sözü, söylenenin tersini kastedecek şekilde kullanma sanatıdır. Alay etmek amacı ile yapılan bir sanattır.
—>Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden
Her ocakta üç-beş baykuş ötmeden
Çabuk “Devlet malı deniz” bitmeden
Doğmaya gayret et, doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek
—>Her nere gidersen eyle talanı
Öyle yap ki ağlatasın güleni
Bir saatta söyle yüz bin yalanı
El bir doğru söz söylerse inanma
♦İrsalimesel
Şiirde atasözü veya vecize (özdeyiş) kullanma sanatıdır.
—> Bal tutan kimse meseldir ki yalar parmağını
Bu sözün ma’nisini etmede iz’an iyidir
—>Balık baştan kokar bunu bilmemek
Seyrânî gâfilin ahmaklığından
♦Mübalağa (Abartma)
Sözün gücünü ve etkisini artırmak amacıyla bir durum, olay ya da varlığın olduğundan büyük veya küçük, çok ya da az gösterilerek anlatılması sanatıdır.
—>Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ
—> Gökte yanan güneşi; koparıp tan yerinden
Elimizde meşale gibi taşımaktayız