Edebiyat, duygu ve düşünceleri kişide estetik bir haz uyandıracak şekilde sözlü ya da yazılı bir şekilde anlatma sanatıdır. Güzel sanatların içinde, işitsel sanatlar altında ele alınmaktadır. Edebiyat her ne kadar bir sanat da olsa insana dair olan her şeyle doğrudan ilgilidir. Buna bilimi de örnek verebiliriz, dini de. Çünkü sanat da bilim de din de insanlar içindir. İnsan, içinde bulunduğu toplumun bir parçasıdır ve edebiyat insanı konu aldığından, insan tarafından oluşturulduğundan, insanı etkileyen her şey, her olgu, her durum edebiyatı da etkiler. Bu yazımızda edebiyatın tarih ve din ile olan karşılıklı ilişkisini inceledik. 

Tarih-Edebiyat İlişkisi:

Edebiyat; duygu, düşünce ve hayallerin kişide estetik bir haz uyandıracak şekilde anlatıldığı yazılı ve sözlü eserlerin tamamıdır. Edebi eserler; her ne kadar bu yönüyle tarih, sosyoloji, felsefe, coğrafya, din vb. alanlarda ortaya konulan eserlerden farklı olsa da aslında tüm bu alanlar edebiyatı da ilgilendirir. Çünkü edebiyatın asıl konusu insandır ve insanın içinde olduğu her yerde edebiyat da vardır. Tarih ise toplumları etkileyen olayları neden-sonuç ilişkisi içerisinde, yer ve zaman göstererek anlatan bilim dalıdır. Edebiyat ve tarih her ne kadar farklı iki alan olsa da en eski çağlardan beri birbirinden etkilenmektedirler. Edebiyat ürünleri yazıldıkları dönemin izlerini taşırlar. Bizler yüz yıl önce yazılmış bir edebi eserden örneğin bir romandan o dönemin zihniyetiyle ilgili çok fazla bilgiye ulaşabiliriz. Edebi eserler bir toplumun tarih içerisindeki kültürel ve toplumsal değişimini anlamamıza da yardımcı olur. Tarihi olaylar ve kişiler bir edebi eserin konusu olabilir. Örneğin; ”Cezmi” bizim ilk tarihi romanımızdır. Tanzimat Edebiyatı yazarlarından Namık Kemal tarafından yazılan, ilk basımı 1880’de yapılan bu romanda Selim döneminde İranlılarla yapılan savaşta yer alan vatansever asker Cezmi’nin başından geçenler anlatılmaktadır. Şu an üretilecek herhangi bir edebi ürün de (şiir, hikaye, roman vb.) tarihî bir olayı konu alabilir. Fakat tarihten konu alan bir yazar o konuyu tüm gerçekliğiyle de anlatabilir edebiyatta öznellik olduğu için kendi süzgecinden geçirerek, ortaya yeni bir şey koyarak da. Yani tarihe sadık kalmak ve nesnel bilgiler vermek zorunda değildir. Tarih, edebiyatı etkilerken aynı zamanda edebiyattan da etkilenir. Tarihçiler, geçmişte yaşanan olayları aydınlatmak için edebiyatın ürünlerini kaynak olarak kullanabilirler. Mesela Vezir Tonyukuk’u araştıran bir tarihçinin edebiyatın ilk yazılı eseri olan Orhun Yazıtları’ndan faydalanması kaçınılmazdır. Ya da Uygurları araştıran bir tarihçi o dönem yazılan önemli eserleri incelemek zorundadır. 

Edebiyat-Din İlişkisi:

Edebiyatın asıl konusunun insan olduğunu söylemiştik. Din, doğrudan doğruya hem kişisel hem de toplumsal anlamda insanı etkileyen bir olgudur. Bu nedenle birbirlerinden etkilenmeleri kaçınılmazdır. Edebiyat ile din arasındaki ilişki çok eski zamanlara dayanır ve hâlâ da varlığını sürdürmektedir. Yazının olmadığı dönemlerde ilk şiirleri söyleyen şamanlar aynı zamanda din adamıydı. Sözlü dönemin ilk ürünlerinden olan sagular ölenlerin ardından yakılan ağıtlardı. Yine divan edebiyatındaki mersiye nazım şekli ölen kişiler ardından söylemiş şiirlerdi. Bu şiirlere elbette o dönemki inanışlar da yansıdı. Bunun yanı sıra dinin edebi ürünler üzerinde konu ve dil bakımından etkisi öylesine çoktur ki edebi dönemlere baktığımızda İslamiyet öncesi ve İslami dönem diye iki ayrı devir görebiliyoruz. Yani din, edebiyatın değişmesinde ve gelişmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Peki bu noktada edebiyatın din üzerindeki etkisi nedir? Özellikle divan edebiyatında ortaya konulan edebi ürünlerin İslamiyet’in yayılmasına büyük etkisi olmuştur. Sadece geçmiş dönemlerde değil günümüz de dahil her dönemde dolaylı yoldan da olsa bazı edebi eserler dini inanışları ve motifleri konu edinerek, onu okuyan kişilerin bakış açılarını etkileyebilir. Aynı zamanda dini metinler de dünyanın en eski ve en etkili eserleridir. İnsanlar üzerinde oldukça derin bir etkiye sahiptir. Bu noktada dilin kullanımının yani edebiyatın da etkisi yadsınamayacak kadar fazladır.