
DEDE KORKUT HİKÂYELERİ
- Asıl adı: Kitab-ı Dedem Korkut Alâ Lisan-ı Taife-i Oğuzân (Oğuzların Dilinden Dedem Korkut’un Kitabı)’dır.
- Anonim halk edebiyatı ürünüdür.
- 14. Yüzyıllarda halk arasında anlatılagelmiş ve 15. yüzyılda bilinmeyen bir kişi tarafından yazıya geçirilmiştir.
- 1 ön söz ve 13 hikâyeden oluşur. Hikâyeler birbirinden bağımsızdır. Birbirini tamamlayan olaylar, ortak kişiler, konuların işleniş tarzı bu on üç hikâyeyi bütünleştirir.
- Dede Korkut hakkında elimizde kesin bir bilgi yoktur. Hikâyelerin sonunda yer alır. Dede Korkut’un bir bilgin olduğu ve hayatının destansı hikâyelere konu olduğu ya da Oğuz boylarının destanlaşmış hikâyelerinin anlatıcısı olduğu düşünülüyor.
- Oğuzların komşu kavimlerle savaşları ve kendi aralarındaki iç çekişmeler epik karakterlerle anlatılır.
- Destandan halk hikâyeciliğine geçiş ürünleridir. Bu nedenle hem destan hem de hikâye türünün özelliklerini taşırlar.
- Nazım nesir karışıktır. Olayın anlatıldığı yerler nesir (düz yazı), duyguların anlatıldığı yerler nazım (şiir) ile ifade edilmiştir.
- Kullanılan kelimelerin çoğu Türkçedir.
- Türkiye’de ilk defa Kilisli Muallim Rıfat tarafından yayımlanmıştır.
- Günümüze ulaşan üç nüshası vardır:
–Dresden nüshası: 1815’de Von Dies tarafından yayımlanan bir makalede tanıtılmıştır. 1 ön söz 12 hikâye içerir.
-Vatikan nüshası: 1 ön söz 6 hikâyeden oluşur.(1952)
-Türkistan nüshası: Bilinen 12 hikâyeye ek olarak 13. hikâyeyi barındıran tek nüshadır. Kazakistan’da bulunmuştur. 2018 yılında Halk Edebiyatı ve Destan Uzmanı Metin Ekici tarafından ilan edilmiştir.
HALK HİKÂYESİ
Halk edebiyatının önemli bir türüdür ve genellikle anonim olarak halk arasında sözlü olarak anlatılır. Halk hikâyeleri toplumsal yaşamı, halkın inançlarını, geleneklerini, değerlerini ve duygularını yansıtan kısa ya da uzun öykülerdir.
- Gerçeğe yakın olaylar ve kişiler vardır.
- Yer yer destansı, mistik ve olağanüstü olaylar görülebilir.
- Mekan olağanüstülüklerin sınırlı olduğu gerçek dünyadır.
- Halkın anlayacağı sade bir dil kullanılır.
- Nazım (şiir) ve nesir (düz yazı) iç içedir. Hikâyedeki kahramanların duygularını dile getirdikleri bölümler saz eşliğinde ve nazım şeklinde, hikâyenin anlatıldığı bölümler ise nesirle aktarılmıştır.
- Halk hikâyelerinde genellikle halkın yaşantısı, toplumsal değerler, din; kahramanlık, aşk, doğruluk, kötülük gibi evrensel temalar işlenir.
- İyi ile kötü arasındaki mücadele halk hikâyelerindeki ana çatışma unsurlarından biridir.
- Anonim olan bu hikâyelerin anlatıcısı âşıklar ya da meddahlardır.
- Anlatıldığı dönemin zihniyetini yani sosyal, siyasal ve kültürel özelliklerini yansıtır.
- Hak hikâyeleri beş bölümden oluşur. Bu bölümler sırasıyla fasıl, döşeme, olay, sonuç ve efsane adı verilen bölümlerdir.
- Arzu ile Kamber, Tahir ile Zühre, Köroğlu, Hz. Ali Cenknameleri halk hikâyelerinin sadece birkaç örneğidir.
CENKNAME
Türk halk edebiyatında ve İslami dönemdeki destan geleneğinde kahramanlık, savaş ve mücadele temalı anlatı türüdür. Adını ”savaş” anlamına gelen ”cenk” kelimesinden alır ve bu tür metinler genellikle kahramanların büyük savaşlara, kahramanlık mücadelesine ve düşmanlarla olan çatışmalarına odaklanır. Cenkname, hem edebi hem de toplumsal değerleri yansıtan önemli bir halk ürünüdür.
- Türk edebiyatında 13. yüzyıldan itibaren yaygınlaşmış bir türdür.
- Kuşaktan kuşağa aktarılan sözlü ürünlerdir.
- Nazım (şiir) ya da nesir (düz yazı) biçiminde yazıya aktarıldığı gibi bazı örneklerinde nazım nesir bir aradadır.
- Müslümanların mücadeleleri Hz. Ali’nin kahramanlığı çerçevesinde anlatılır.
- Dinî temalı olduğu için cenknamelerde gazi tipi ön plana çıkarılır.
MESNEVİ
- Divan edebiyatına ait bir nazım şeklidir.
- İran(Fars) kaynaklı bir nazım biçimidir. Arap ve Türk edebiyatına İran’dan geçmiştir.
- Beyitlerle (ikiliklerle) yazılır.
- Her beyit kendi arasında kafiyelidir. Kafiye şeması; aa, bb, cc, dd,ee… şeklindedir.
- Beyit sayısı bakımından bir sınırlama yoktur.
- Herhangi bir konu sınırlaması bulunmamaktadır.
- Aruzun kısa kalıplarıyla yazılır.
- Divan şiirinin diğer türlerinin aksine beyitler arasında konu bütünlüğü vardır. (Mesneviler bir olay anlattıklarından beyitler arasında anlam bütünlüğü olmak zorundadır.)
- Bir şairin yazdığı beş mesneviye Hamse denir. Beş mesnevi yazan şair hamse sahibi olarak adlandırılır. Türk edebiyatında Ali Şir Nevai, Taşlıcalı Yahya Bey hamse sahibi şairlerdendir.
- Savaş konuları işleyen mesnevilere Gazavatname, bir şehrin güzelliklerini anlatan mesnevilere ise Şehrengiz denilmektedir.
- Türk edebiyatında yazılan ilk mesnevi 11.yüzyılda Yusuf Has Hacip’in yazdığı Kutadgu Bilig adlı eserdir. Türk edebiyatında en meşhur mesnevilerin başında ise 13.yüzyılda Mevlana tarafından yazılan Mesnevi adlı eser gelmektedir.
TANZİMAT DÖNEMİ’NDE HİKÂYE
Tanzimat Dönemi hikâyesi divan edebiyatındaki mesnevilerden de halk edebiyatındaki halk hikâyelerinden de oldukça farklıdır. Bu dönem özellikle Fransız edebiyatı örnek alınarak kaleme alınan ve toplumu bilinçlendirme amacı güden hikâyeler yazılmıştır. İlk yerli hikâyemiz Ahmet Mithat Efendi’nin ”Letaif-i Rivayat” adlı eseridir. Batı tekniğine uygun ilk hikâye örneğimiz ise Samipaşazade Sezai’nin ”Küçük Şeyler” adlı eseridir.
MİLLÎ EDEBİYAT DÖNEMİ’NDE HİKÂYE
Milli Edebiyat Dönemi’nin oluşumunda Türkçülük akımı etkili olmuştur. Bu akımın etkisi ile hikâyelerde tarihî ve ulusal kaynaklardan yararlanılmıştır. Genç Kalemler dergisinde yayımlanan ”Yeni Lisan” adlı makale ile dilde sadeleşme çalışmaları başlamıştır. Bu dönem halkın anlayabileceği sade bir dil kullanılmış süsten, sanatlı üsluptan uzak durulmuştur. Anadolu ve Anadolu insanının özellikleri, halkın sorunları ve tarihi olaylar hikâyelerin konusu olmuştur. Realizm akımının etkisi ile gözleme dayalı, gerçekçi bir anlatım benimsenmiştir. Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Refik Halit Karay, Aka Gündüz ”Milli Edebiyat Dönemi” hikâye yazarlarındandır.