SOHBET (SÖYLEŞİ)

Sohbet (söyleşi); çoğunlukla gazete ve dergilerde yayımlanan, güncel olayların, kültür ve sanat hayatındaki gelişmelerin fazla derine inilmeden, içten bir dille, okuyucuyla karşılıklı konuşma havasında işlendiği yazı türüdür. Sohbet metinleri, günlük konuşma diline yakın bir dille yazılır. Yazar soru cümleleri kullanır. Okura soru sorup kendisi yanıtlar. Sohbet metinleri, yazılı dilin günlük kullanımını yansıtarak iletişimdeki doğallığı ve samimiyeti korur. Bu metin türü, sosyal etkileşimi, kültürel ifadeyi ve kişisel deneyimi yansıtan önemli bir edebi form olarak kabul edilir. Söylenenlerin kanıtlanma zorunluluğu yoktur. Öznel metinlerdir. Aslında bu yönü ile denemeye benzer fakat denemeden en büyük farkı sohbetin karşılıklı konuşma havası içerisinde kaleme alınmasıdır. Sohbet, bir yazı türü olarak Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi’nde gazetecilikle girmiştir. Bu dönemin genel anlayışına uygun olarak yazarlar, diğer türlerde olduğu gibi sohbette de toplumsal fayda ilkesini gözetmiş; dönemine göre sade bir dil kullanmaya çalışmışlardır. Bu dönemde Ahmet Mithat Efendi bu türde eser verirken; özellikle Serveti Fünun edebiyatı döneminde daha fazla görülmeye başlanan bir tür olmuştur. Ahmet Rasim, Şevket Rado, Melih Cevdet Anday, Suut Kemal Yetkin gibi isimler sohbet türünün başarılı örneklerini vermişlerdir.

Cumhuriyet Dönemi’nde diğer düzyazı türlerinde olduğu gibi sohbette de yalın bir dil ve anlatım kullanılarak Anadolu insanına seslenmek amaçlanmıştır. İnsana ve yaşama dair her tür kavram ve olgu bu dönem sohbetlerinde ele alınmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde Nurullah Ataç’ın (1898-1957) Söyleşiler, Şevket Rado’nun (1913-1988) Eşref Saat, Suut Kemal Yetkin’in (1903-1980) Edebiyat Konuşmaları, Ahmet Kabaklı’nın (1924-2001) Sohbetler adlı eserleri türün tanınmış örneklerindendir.

Sohbet Türünde Bazı Önemli Eserler

Muharrir Bu Ya, Ramazan Sohbetleri : Ahmet Rasim

Dilimiz Üstüne Konuşmalar: Melih Cevdet Anday

Hak Dostum Diye Başlayalım Söze: Haldun Taner

Eğil Dağlar, Aziz İstanbul, Edebiyata Dair( deneme- sohbet): Yahya Kemal Beyatlı

Bakanlar ve Görenler, Çenebazlık, Cuma Mektupları, Faydasız Yazılar: İsmet Özel

Eşref Saat, Hayat Böyledir, Saadet Yolu: Şevket Rado

Edebiyat Söyleşileri: Suut Kemal Yetkin

FIKRA (KÖŞE YAZISI)

Fıkra; gazete ya da dergilerde günlük olayların, ülke sorunlarının değerlendirildiği; sanat, spor, bilim ve kültür alanındaki düşüncelerin rahat ve samimi bir üslupla ortaya konduğu yazı türüdür.
Fıkralarda düşüncelerin kanıtlanması gerekmez. Kişisel görüşler kısa, özlü bir biçimde yazıya aktarılır. Güncel konuların işlendiği günübirlik yazılardır. Diğer metin türlerinden en belirgin farkı güncel konularla ilgili yazılıyor olmasıdır.

Köşe yazılarının özellikleri şunlardır:

-Görüş, Analiz veya Eleştiri İçerir: Köşe yazıları, genellikle yazarın belirli bir konu veya olay hakkındaki görüşlerini, analizlerini veya eleştirilerini içerir. Yazar, genellikle kişisel deneyimlerine, bilgisine veya uzmanlığına dayanarak konuları ele alır.

-Yazarın Kişisel Tarzını Yansıtır: Köşe yazıları, yazarın kişisel tarzını ve sesini yansıtır. Bu yazılar, gazetenin veya derginin okuyucularıyla doğrudan iletişim kurmak için kullanılır ve yazarın özgün ifadesine ve diline izin verir.

-Güncel Konuları İşler: Köşe yazıları genellikle güncel olaylar, siyaset, toplumsal meseleler, kültür, sanat, spor veya kişisel deneyimler gibi geniş bir yelpazede konuları ele alır.

-Yazarın Kimliği ve Deneyimi Önemlidir: Köşe yazıları, genellikle yazarın kimliği, deneyimi veya uzmanlığına dayanarak yazılır. Bu nedenle, köşe yazarlarının genellikle belirli bir alanda bilgi sahibi veya tanınmış kişiler olmaları beklenir.

-Okuyucuyla Etkileşimi Teşvik Eder: Köşe yazıları, okuyucularla etkileşimi teşvik eder ve farklı görüşleri tartışma ve düşünme fırsatı sunar. Bu nedenle, okuyucular genellikle köşe yazılarının altına yorum yapar veya yazarla iletişime geçer.

Köşe yazıları, basılı yayın organlarının önemli bir parçasıdır ve gazetelerin veya dergilerin kimliğini şekillendirir. Yazarlar, köşe yazıları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşarak önemli konuları ele alır ve kamuoyunu bilgilendirir veya etkiler.

Bu metin türü edebiyatımızda Tanzimat Dönemi’nde yayımlanan gazetelerde görülmüştür. Bu dönemde yazılan fıkralarda hürriyet, eşitlik, adalet, kanun gibi toplumsal temalar ele alınmış; dönemine göre halkın anlayacağı bir dil kullanılmaya çalışılmıştır. Gazete çevresinde oluşan bu yazı türünün ilk örneklerini İbrahim Şinasi, Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi vermiştir. Sonraki dönemlerde onları Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Rasim, Ahmet Haşim, Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ziya Gökalp gibi yazarlar takip etmiştir.

Cumhuriyet Dönemi’nde gazete ve dergilerin çoğalması ile fıkra türündeki yazılar daha çok görülmeye başlanmıştır. Bu dönem fıkralarında yazarlar; sade bir dil ve anlatımla güncel, siyasi, sosyal konularda düşüncelerini ifade etmişlerdir. Cumhuriyet Dönemi’nde Peyami Safa, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Sabri Esat Siyavuşgil, Ercüment Ekrem Talu (1888-1956), Burhan Felek (1889-1982), Haldun Taner, Attila İlhan, Ahmet Kabaklı, İlhami Soysal (1928-1992), Ergun Göze (1931-2009) gibi yazarlar fıkra türünde yazılar kaleme almışlardır.

Fıkra Türünde Bazı Önemli Eserler

Şehir Mektupları, Eşkâl-i Zaman, Gülüp Ağladıklarım, Cidd ü Mizah: Ahmet Rasim

Taş Çatlasa: Yaşar Kemal

Devekuşuna Mektuplar: Haldun Taner

Gençlik Türküsü: Tarık Buğra

Beşik, Şen Kitap, Gün Doğmadan, Ocak: Yusuf Ziya Ortaç

Pazar Konuşmaları, Çile, İnanç, Kurtuluş: Falih Rıfkı Atay

Sohbet ve Fıkra Arasındaki Farklar

  • Sohbette yazar karşısında biri varmışçasına okura soru sorup kendisi cevaplar yani karşılıklı konuşma üslubu vardır. Fıkrada ise karşılıklı konuşma gibi bir üslup yoktur.
  • Fıkrada konunun güncel olması gerekir, sohbet ise herhangi bir konuda yazılabilir. Konu güncel olmak zorunda değildir.
  • Fıkrada kamuoyu oluşturma amacı vardır fakat sohbet metin türünde böyle bir amaç söz konusu değildir.