Bir milletin edebiyatı dönemlere ayrılarak incelenir. Edebiyatın dönemlere ayrılması belli bir zamanda üretilen ve topluma mâl olan edebi eserlerin benzer özelliklere, tarzlara sahip olması sebebi ile gerçekleşir. Toplum, tarih, kültürel ve sosyal yaşam gibi birçok faktörün edebiyatı etkilediğini göz önüne aldığımızda edebiyatın da farklı dönemlerden geçtiğini tahmin etmek çok zor değildir. Her dönemin genel olarak kendine has ve o dönemi şekillendiren özellikleri vardır. Hem bu nedenle hem de geçmişten bugüne oluşan tüm edebi ürünleri takip edip incelemek açısından edebiyatın dönemlere ayrılması oldukça doğaldır. Peki edebiyatın dönemlere ayrılmasındaki faktörler nelerdir? Bu yazıdan hem edebiyatın dönemlere ayrılmasındaki faktörler hem de Türk edebiyatının dönemleri ve bu dönemlerin özellikleri ile ilgili bilgi sahibi olabilirsiniz.

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERE AYRILMASINDAKİ FAKTÖRLER

➡Dini Hayat
➡Dil Anlayışı
➡Kültürel Farklılık
➡Coğrafya
➡Sanat anlayışı

 

Dinî Hayat:

Din, edebiyatın dönemlere ayrılmasında en önemli faktörlerden biridir. İslâmiyet’in kabul edilmesinden önce Türkler birkaç kez din değiştirmişlerdir. Örneğin İslamiyet’i kabul etmeden önce Budizm, Maniheizm gibi dinlerin etkisinde kalmışlardır. Ve bu dinlerin etkisi o dönem oluşturulan eserlerde açık bir şekilde görülmektedir. Fakat hem sosyal hayatta ve doğal olarak hem de edebiyatta en büyük değişikliği İslamiyet’e geçmekle bulmuşlardır. İslamiyet’in kabulünden sonra yeni bir inanca bağlı olarak yeni dünya görüşlerinin ifadesi olan bir edebiyat başlamış ve gelişmiştir. Bu dönem oluşturulan eserler önceki döneme göre oldukça farklıdır. Arap ve Fars edebiyatının etkileri metinlere oldukça yoğun bir şekilde yansımıştır. Ve İslam’ın bu etkisi Tanzimat Dönemi’ne kadar sürmüştür. Bu, gerek içerik gerekse dil bakımından öyle bir etkidir ki edebiyat ‘’İslâmiyet Öncesi, İslâmiyet Etkisinde ve Batı Etkisinde Türk edebiyatı’’ olarak üç ana döneme ayrılmıştır. Din anlayışı toplumun bir parçası olan insanı ve insanın hayat tarzını etkilerken insanın oluşturduğu edebiyat, edebi eserler de içerik ve biçim açısından elbette ki etkilenmektedir.

Dil Anlayışı:

Edebiyatın ana malzemesi dildir. Sözlü dönemde yabancı etkilere kapalı bir dilimiz varken, özellikle 10. yüzyıldan sonra Arapça ve Farsça sözcükler yoğun olarak kullanılmış, modern dönemde ise yavaş yavaş etkisi azalmıştır. Modern dönemde bir ara Fransızca sözcükler ve tamlamalar da edebi eserlerde fazlasıyla kullanılmış, Batı dillerinden alınan kavramlar çoğalmış ve dil iyice zorlaşmıştır. Milli Edebiyat Dönemi’nde ise dilde sadeleşme başlamıştır. Milli dile öz Türkçeye yönelim başlamıştır. Bu değişimlerin her biri edebiyatın dönemlere ayrılmasında oldukça etkili faktörler olmuştur.

Kültürel Farklılık:

Türkler en genel hatlarıyla üç farklı kültürel aşama ile incelenebilir. İslamiyet öncesinde konargöçer bir hayata sahip olan Türkler sözlü kültürde edebi ürünler üretmişlerdir. Bu dönem İslâmiyet öncesi Türk edebiyatında ”Sözlü Dönem” olarak biliniyor. Sonradan Türkler yazı ile tanışmış ve Yazılı Dönem’ de de edebi ürünler üretilmeye devam edilmiştir. İslâmiyet’in kabulü ile birlikte bambaşka bir kültür ile tanışmışlar ve Arap, İran kültürünün etkisi ile ürünler vermişlerdir. Özellikle Divan Edebiyatı Dönemi’nde bu kültürün etkisi oldukça fazladır. 19. Yüzyıldan itibaren ise Batı kültürü hâkim olmuş, o dönem diğer alanlarda olduğu gibi edebiyat da Batılı devletlerin kültürü örnek alınarak şekillenmiş, edebiyatımıza özellikle düz yazı alanında önemli türler girmiştir. Bu dönemlerin oluşmasında etkilendiğimiz kültürlerin önemli bir etkisi bulunmaktadır.

Coğrafya:

 İnsanların yaşadığı, hayatını devam ettirdiği coğrafya onların tüm hayatını şekillendirir. Buna bağlı olarak toplumun vazgeçilmez bir parçası olan dil ve kültür de yaşanılan coğrafyadan etkilenir. Hatta coğrafi farklılıklardan dolayı aynı dil içericisinde şiveler oluşmuştur. Aynı dili, Türkçeyi, konuşmamıza rağmen Azerbaycan Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi ve Türkiye Türkçesi arasında farklılıklar mevcuttur. Bunun sebebi de coğrafyadır ve biz bu durumu ‘’dil coğrafyası’’ tabiri ile ifade de edebiliriz.

Sanat Anlayışı:

Toplumlar sanatı farklı amaçlar ile kullanmışlardır. İlk dönemlerde, edebiyatın dini törenlerde doğduğu dönemde, sanat sadece iletişim aracı olarak görülürken zamanla sanata farklı anlamlar yüklenmiş ve duygu, düşünceleri güzel bir şekilde anlatma yolu olarak görülmüştür. Batı etkisinde oluşan Türk edebiyatında bir dönem ‘’toplum için sanat’’ anlayışı benimsenmiş ve sanat toplumu eğitmek, bir şeyler öğretmek için araç olarak kullanılmıştır. Başka bir döneminde ise kimi yazar ve şairler tarafından ‘’sanat için sanat’’ anlayışı benimsenmiş ve toplumsal amacın dışında göze ve kulağa hitap eden, toplumsal bir kaygı gütmeyen bir sanat anlayışı oluşturulmuştur. Milli Edebiyat döneminde ise sanat, yüzünü tekrar topluma dönmüş ve Memleket Edebiyatı oluşturulmuştur. Bu noktada toplumların sanata karşı bakış açısı, sanatçıların sanat anlayışı da edebiyatın dönemlere ayrılmasında etkili olmuştur. 

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

1) İSLÂMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI

Türklerin İslâmiyet’i kabul etmeden önceki dönemlerine ait bir edebi dönemdir. Başlangıç tarihi net olarak bilinmez fakat 11. Yüzyılın başlarına kadar sürmüştür. İki dönemde incelenir:

-Sözlü Edebiyat:
  • Türklerin henüz yazıyı kullanmadığı dönemlerdir.
  •  Kendi içine kapalı bir dönemdir. Dil, yabancı etkilerden uzak; arı, sade bir Türkçedir.
  • Bu dönem oluşturulan ürünler sav, sagu, koşuk ve destandır.
    -Sav: Atasözü
    -Sagu: Ölülerin arkasından söylenen şiirler.
    -Koşuk: Sığır denilen sürek avlarında ve şölen denilen kurban törenlerinde söylenen savaş, aşk, doğa vb. konularda söylenen şiirler.
    -Destan: Halkın başından geçen ve onları etkileyen savaş, göç, doğal afet vb. olayların abartılarak olağanüstü motiflerle manzum şekilde anlatıldığı edebi tür. (Bu türlere diğer ünitelerde ayrıntılı bir şekilde değinilmiştir.) 
  • Sözlü dönemde oluşturulan bu ürünler dini törenlerde ortaya çıkmış ve kam, baksı, şaman, oyun adı verilen bilge kişiler tarafından söylenmiştir.
  • Şiirlerde hece ölçüsü, dörtlük nazım birimi ve çoğunlukla yarım uyak kullanılmıştır.
-Yazılı Edebiyat:
  • Türklerin en eski yazılı ürünü 6. yüzyılda Uygurlara ait Yenisey Yazıtları’dır. Fakat Orhun Yazıtlarından önce yapıldığı kabul edilen ve genellikle mezar taşı biçiminde dikilmiş olan Yenisey Yazıtları tamamı okunamadığı ve kısa olup kullanılan yazı Orhun Yazıtları’ndaki kadar gelişmediği için ilk yazılı metin olarak kabul edilmemektedir.
  • Bu nedenle yazılı edebiyat 8. Yüzyılda başlar.
  • Türk edebiyatının ilk yazılı ürünleri Orhun Kitabeleri’dir.
    -Orhun Kitabeleri 720-735 yılları arasında Göktürkler tarafından dikilmiştir
    -Göktürk Yazıtları, Göktürk Kitabeleri vb. isimlerle de anılır.
    -Bu yazıtlar; Vezir Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kültigin adına dikilmiştir.
    -Göktürk alfabesi ile yazılmıştır.
  • Yazılı dönemde Türkler metinlerinde Göktürk ve Uygur alfabelerini kullanmışlardır.
  • Ürünler didaktik (öğretici) içeriklidir.

2) İSLÂMİYET ÇEVRESİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI

İslâmiyet’in etkisi ile aynı dönemde farklı çevrelerde gelişen iki edebi kol oluşmuştur:

-Divan Edebiyatı
  • 13 ve 19. Yüzyıllar arasında saray çevresinde gelişen edebi dönemdir.
  • Yüksek Zümre Edebiyatı, Saray Edebiyatı, Seçkinler Edebiyatı, Klasik Türk Edebiyatı vb. isimlerle de anılır.
  • Okuma yazma bilen aydınlar tarafından oluşturulmuştur.
  • Arap ve İran edebiyatı kaynaklıdır.
  • Dil oldukça ağır ve süslüdür.
  • Kuralcı ve şekilci bir edebiyattır.
  • ‘’Sanat, sanat içindir.’’ Anlayışı bulunmaktadır. Sanatçılar toplum sorunlarıyla pek ilgilenmemiştir.
  • Şiir ağırlıklı bir edebiyattır.
  • Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
-Halk Edebiyatı
  • 13 ve 19. Yüzyıllar arasında Anadolu’da halk arasında gelişmiş bir edebi dönemdir.
  • Genellikle okuma yazma bilmeyen âşıklar tarafından oluşturulmuştur.
  • Ürünler sözlüdür, daha sonraları yazıya geçirilmiştir.
  • Şiir ağırlıklıdır ve ürünler halkın ortak yaşayışını, beğenilerini ve değerlerini yansıtır.
  • Dil, günlük konuşma dilidir.
  • Hece ölçüsü ve dörtlükler kullanılmıştır.
  • Millî bir edebiyattır.
  • Üç koldan gelişmiştir.
    Âşık Edebiyatı: Din dışı konular işlenmiştir. Söyleyeni belli şiirlerden oluşur.
    Anonim Halk Edebiyatı: Söyleyeni belli olmayan ürünlerden oluşur.
    Tekke- Tasavvuf Halk Edebiyatı: Dini konuların işlendiği şiirlerden oluşur.

3) BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI

18. yüzyıldan itibaren Türk edebiyatı üzerinde Arap ve İran edebiyatının etkisi azalmaya başlamış, Batı’nın etkisi ise artmıştır. 19. Yüzyıldan itibaren ise Divan Edebiyatı yerine Batılı anlayışa uygun yeni bir edebiyat oluşturmak isteyen sanatçılar ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerle birlikte Batı’da ortaya çıkan akımlar ve kullanılan metin türleri sanatçılar üzerinde etkili olmaya başlamış ve yeni bir edebi döneme girilmiştir. Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatını 5 dönemde inceleyebiliriz:

Tanzimat Edebiyatı
  • Batı kültürü ile yetişen Osmanlı aydınları tarafında 1860-1876 yılları arasında oluşturulmuş edebi dönemdir.
  • ‘’Sanat, toplum içindir.’’ Anlayışı benimsenmiş, sanat toplumu eğitmek ve yön vermek için bir araç olarak görülmüştür.
  • Edebiyatımıza roman, hikâye, eleştiri, tiyatro, makale, fıkra gibi yeni metin türleri girmiş ve bu türlerin ilk örnekleri verilmiştir.
  • İçerik, bireysellikten toplumsallığa dönüşmüştür.
Serveti Fünun Edebiyatı
  • Edebiyat-ı Cedide (yeni edebiyat) olarak da bilinir.
  • 1896’da Tanzimat edebiyatına tepki olarak doğmuştur.
  • Tanzimat şair ve yazarlarının yeterince Batılılaşamadığını öne sürmüşler ve edebiyatımız biçim, içerik ve anlayış yönünden tamamen Batılı bir görünüm kazanmıştır.
  • ‘’Sanat için sanat.’’ Anlayışı benimsenmiştir.
  • Ağır ve süslü bir dil kullanılmış, bireysel konular işlenmiştir.
  • Batılı düzeyde ilk hikâyeler, romanlar bu dönemde yazılmıştır.
Fecriati Edebiyatı
  • Edebiyatta yeni bir devir oluşturma düşüncesi ile Servetiünun edebiyatına tepki olarak doğmuş, kısa bir süre sonra çözülmüş bir topluluktur.
  • Amaç Türk edebiyatını ileri derecede Batılı kılmaktır.
  • 1909’da bildiri yayımlayarak oluşmuş, 1912’de dağılmıştır.
Milli Edebiyat
  • Ömer Seyfettin’in 1911 yılında ‘’Genç Kalemler’’ dergisinde ‘’Yeni Lisan’’ makalesini yayımlaması ile Milli Edebiyat Dönemi başlamıştır.
  • Bu dönemde dilde sadeleşme başlamıştır.
  • Ölçü olarak hece ölçüsü kullanılmıştır.
  • Dönem üzerinde Türkçülük akımı etkilidir.
Cumhuriyet Edebiyatı
  • Genel olarak Cumhuriyet’in getirdiği değerler sistemini yansıtmıştır.
  • Bu dönem, 1923’ten günümüze kadar uzanan dönemi ifade eder.
  • Sade bir dil kullanılmıştır.
  • Bu dönemde pek çok topluluk ortaya çıkmıştır. ( I. Yeniciler, II. Yeniciler, Yedi Meşaleciler…)