Belli bir tarihsel süreçte edebiyatı, tür ve yazarın milliyeti bakımından herhangi bir ayrım olmadan şekilsel ve içerik olarak etkileyen belli üslup, duygu ve düşünce dizisine edebiyat akımı veya edebi akım denir. Edebî akımlar, aynı görüşte/anlayışta olan sanatçıların bir araya gelerek, belirledikleri ilkeler doğrultusunda yapıt ortaya koymalarıyla ortaya çıkmış edebî anlayışlardır. Edebiyat akımlarının oluşmasında toplumsal değişmeler ve gelişmeler, bilimsel ve teknolojik yenilikler, bireysel özelliklerdeki farklılaşmalar etkili olmuştur.

Edebi Akımlar ve Özellikleri

Hümanizm(İnsancılık)

Hümanizm, insan odaklılık veya insan merkezcillik olarak adlandırılabilir. Kanunların düzenlenmesinde tanrının değil insan aklının esas alındığı felsefi düşünce öğretisidir. İnsan merkezli bir düşünce sistemidir.

  • İnsandaki temel özelliklerin geliştirilmesini amaç edinen zihnî ve felsefi bir akım olarak ortaya atılmış bir fikirdir.
  • İnsanı merkeze alır ve insanî değerleri yüceltmeyi hedefler.
  • 14. yüzyılda İtalya’da ortaya çıkmıştır.
  • Ortaçağ zihniyetine karşı özgür düşüncenin tepkisidir.
  •  İspanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde Rönesans edebiyatı adı altında toplanan yapıtların temelini oluşturmuştur.
  • Bu akım ”Edebiyatta Rönesans” olarak adlandırılmıştır.
  • Dil, din farkı gözetmeden bütün insanlar aynıdır.
  • Akıma göre sanatın asıl konusu insandır ve bu insan evrensel insandır.
  • Hümanizme göre doğruyu bulmak insanın bir yetisidir.
  • Tüm insanların eşit ve onurlu olduğu, eşit haklara sahip olduğu kabul edilir.
  • Bireyin özgürlüğüne ve kendi potansiyelini gerçekleştirme hakkına vurgu yapar.
  • Aklın ve bilimin rehberliğinde insan sorunlarının çözülebileceğine vurgu yaparlar.
  • İnsan aklını, özgürlüğünü ve potansiyelini yüceltir.
  • Evrensel bir akımdır.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Dante, Boccacio, Cervantes, Montaigne…

Türk edebiyatı: Nurullah Ataç, Orhan Burian, Sabahattin Eyuboğlu, Vedat Günyol…

 

Klasisizm (Kuralcılık)

Klasisizm akımı, Antik Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım ve estetik tutumdur. “1660 ekolü” olarak da bilinir. Eski Yunan ve Roma çağı dili ve edebiyatından, sanatından esinlenerek anlatımda duruluğu, bileşimde dengeyi ve sağlamlığı, ahlaksal ve ruhsal çözümlemede inceliği, doğallığı ilke olarak benimseyen bir edebi akımdır. Kuralcılık olarak da bilinir.

  • 17. yüzyılda Fransa’da doğmuştur.
  • Konusunu eski Yunan ve Roma mitolojisinden almıştır.
  • Antik Yunan ve Roma’nın estetik ve felsefi değerlerine dayalı bir sanat ve edebiyat anlayışını savunur.
  • ”1660 ekolü” olarak da adlandırılmıştır.
  • Batı sanat tarihinin en uzun ömürlü akımıdır.
  • Descartes’ın ‘’Rasyonalizm’’ felsefesinin sanata yansımasıdır.
  • Akıl ve sağduyu önemsenir. Akıl ve mantık, duyguların önünde tutulur.
  • Eski Yunan ve Latin edebiyatları örnek alınır.
  • Kuralcı bir edebi anlayışa sahiptir.
  • Kahramanlar seçkin kişilerdir. Değişmeyen tiplerdir. Yüksek zümreye hitap eder.
  • ”Sanat sanat içindir.” anlayışı ön plandadır.
  • Klasisizmi benimseyen sanatçılar için; dış doğa önemsizdir, asıl olan insanın iç doğasıdır.
  • Sanatçılar kusursuzluğa ve mükemmelliğe ulaşmayı hedeflemişlerdir.
  • Sanatçılar eserlerinde kendi kişiliklerini gizlemiştir.
  • Özellikle tiyatro ve deneme türlerinde gelişim göstermiştir.
  • Kuralcılık önemlidir. Getirilen en önemli kural tiyatrodaki üç birlik kuralıdır.
  • Bu akıma göre yalnızca aklını ve iradesini kullananlar seçkindir.
  • Akıl ve sağduyunun yanı sıra doğaya da önem verilir.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Moliere, Fenolon, Corneille, Madam De La Fayette, Racine, Mallarma,

La Fontaine, La Bruyere…

Türk edebiyatı: Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Direktör Ali Bey, Yusuf Kâmil Paşa…

Romantizm (Coşumculuk)

18. yüzyıl sonlarına doğru ortaya çıkmış 19. yüzyıl başlarında bütün Avrupa’ya yayılmıştır. Klasik sanatın sıkı kurallarına bir tepki olarak doğmuş bir akımdır. Romantizmin ana felsefesi Klasisizme karşı olmaktır.

  • 19. yüzyılın başlarında klasisizme tepki olarak İngiltere’de ortaya çıkmış, Fransa’da gelişmiş, tüm Avrupa’ya yayılmıştır.
  • Bu akımın ortaya çıkmasını sağlayan en önemli etken Fransız Devrimi’dir.
  • Klasisizme ait tüm kurallar yıkılmıştır.
  • Fransız yazar Victor Hugo, Hernani adlı oyunuyla romantizm akımını başarıya ulaştırmıştır.
  • Duygu ve hayaller, bireysellik ön plandadır.
  • Romantikler hayal gücünü ve gizemli unsurları ön plana çıkarır.
  • Konularını günlük hayattan, Hristiyanlık mucizelerinden, milli tarihten alır.
  • İyi-kötü, güzel-çirkin gibi çatışmalar ön plandadır.
  • İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür.
  • Doğa tasvirleri çok uzundur.
  • Kahramanlar karakter özelliği gösterir.
  • ‘’Sanat, toplum içindir.’’ anlayışı ön plandadır.
  • Üç birlik kuralı kaldırılmıştır ve bu durum dram türünün gelişmesini sağlamıştır.

 

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Victor Hugo, Goethe, Puşkin, Schiller, Aleksandre Dumas Pere, Lord Byran, Lamartine, Chateaubriant…

Türk edebiyatı: Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami, Abdülhak Hamit Tarhan…

Realizm (Gerçekçilik)

19. yüzyılın ikinci yarısında romantizme tepki olarak Fransa’da ortaya çıkan ve Rusya’da gelişen bir akımdır. Nasıl ki romantizm klasisizme karşı ise gerçekçilik yani realizm, hem klasisizme hem de romantizme karşıdır. Gerçeği olduğu gibi yansıtmayı amaçlayan bir akımdır.

  • Auguste Comte’un pozitivizm felsefesine dayanır.
  • Daha çok roman ve hikâye türünde gelişmiştir.
  • En temel özelliği ”gerçek”tir.
  • Realist sanatçılar günlük yaşamı ve sıradan insanları gerçeğe en yakın şekilde tasvir etmeye çalışırlar. Olaylar, karakterler ve mekanlar süslenmeden, idealize edilmeden olduğu gibi yansıtılır.
  • Realizm etkisiyle yazılan eserlerde ayrıntılı ve titiz betimlemelere yer verilir.
  • ”Hayale kapılmamak, hakikatten ayrılmamak” ilkesiyle hareket ederler.
  • Sanatçılar eserlerinde kendi kişiliklerini gizler ve kendi duygularını yansıtmazlar.
  • Nesnellik ön plandadır.
  • Gözleme önem verilir.
  • Doğa tasvirleri kişilerin ruhsal durumlarını yansıtmak için yapılır.
  • Açık bir dil kullanılmıştır. Dil, sade ve doğrudandır.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Gustave Flaubert, Stendhal, Honore De Balzac, Daniel Defoe, Charles Dickens, Ernest Hemingvay, Turgenyev, Anton Çehov, Gorki, Gogol, Tolstoy, Dostoyevski…

Türk edebiyatı: Recaizade Mahmut Ekrem, Ömer Seyfettin, Mehmet Rauf, Halit Ziya Uşaklıgil, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Yahya Kemal, Orhan Kemal…

Natüralizm( Doğalcılık)

Natüralizm ya da doğalcılık, doğa bilimlerinin sanata ve edebiyata uygulanmasıyla ortaya çıkmıştır. Doğalcı anlayışa göre gerçek olduğu gibi yansıtılmalı, yaşamın kaba ve bayağı sayılarak ele alınmayan yönleri de işlenmelidir.

  • Fransa’da ortaya çıkmıştır.
  • Daha çok nesirde (düz yazıda) görülmüştür.
  • Hiçbir akıma tepki olarak doğmamıştır.
  • Realizme tepki değildir, bir uzantısıdır hatta onun daha katı halidir.
  • Kurucusu Emile Zola’dır.
  • İnsan davranışlarını bilimsel ve determinizmin ilkeleri çerçevesinde incelerler.
  • Determinizmin : ‘’Aynı nedenler, aynı koşullar altında aynı sonuçları meydana getirir.’’ felsefesini ilke edinmişlerdir.
  • Natüralizm, pozitif bilimlerin etkisi altındadır.
  • Toplumu büyük bir laboratuvar, insanı deney konusu, sanatçıyı da bilim insanı olarak kabul etmişlerdir.
  • İnsan hayatının ve toplumun bilimsel bir perspektifle incelenmesi gerektiğini savunan bir akımdır.
  • Natüralistlere göre insan yaşamını etkileyen iki temel unsur vardır: Soyaçekim, çevre.
  • Sanat toplum içindir, ilkesi benimsenmiştir.
  • Naturalist yazarlar bir gözlemci gibi davranmışlardır.
  • Üslubu önemsememişlerdir fakat dilleri her seviyeden insanın anlayabileceği şekildedir.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Emile Zola, Guy De Maupassant, Goncourt Kardeşler, Alphanse Daudet, Ernest Hemingvay, John Steinback, Henrik İbsen…

Türk edebiyatı: Hüseyin Rahmi Gürpınar, Nabizade Nazım, Beşir Fuat, Selahattin Enis…

 

Parnasizm

Parnasizm, Fransa’da 1860 yılında Çağdaş Parnas şiir dergisi etrafında toplanan sanatçılarca ortaya çıkarılmış bir edebî akımdır. Gerçekçiliğin şiire yansımasıdır.

  • Gerçekçiliğin şiire yansıması olduğundan romantik şiire tepki olarak ortaya çıkar.
  • Daha açık bir ifade ile realizm ve natüralizmin şiire yansımış şeklidir.
  • En önemli ilke ”gerçeklik”tir. Nesnellik ön plandadır.
  • Doğal güzelliğe ve dış görünüşe önem verilmiştir.(plastik güzellik)
  • Biçim kusursuzluğu önemsenmiştir. Şiirlerde mükemmel form ve yapı arayışındadırlar.
  • Şiirdeki teknik unsurlara büyük önem verilir.
  • Sanat, sanat içindir, anlayışı benimsenmiştir.
  • En çok ”sone” biçimini kullanmışlardır.
  • Eski Yunan ve Latin kültürüne yeniden dönülmüş, akıl ve düşünce önemsenmiştir.
  • Seçkin kişilere seslenen bir akımdır. Bizim edebiyatımıza da Servet-i Fünun Dönemi’nde girmiştir.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: T. Gautier, T.Banville, Francois Coppee, Jase Maria de Heredia, Leconte de Lisle, Sully Prudhomme…

Türk edebiyatı: Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Yahya Kemal

Sembolizm(Simgecilik)

Sembolizm ya da simgecilik, en genel tanımı ile farklı anlamlara gelen ya da farklı öğeleri simgeleyen çeşitli sembollerin edebi metinlerde özellikle de şiirlerde kullanılmasıdır. Özellikle Fransa’da etkili olmuş bir akımdır.

  •  19. yüzyılın sonlarında Fransa’da ortaya çıkmıştır.
  • Parnasizme tepki olarak doğmuştur.
  • Şiirde gerçekliği değil, gerçekliğin kişide uyandırdığı etkiyi anlatmak istemişlerdir.
  • Dış dünya olduğu gibi değil hissedildiği gibi yansıtılır.
  • Dilin ve sanatın anlamını semboller aracılığı ile ifade etmeye odaklanırlar. Semboller, gerçekliğin ötesindeki ruhsal ve metafiziksel dünyayı yansıtmak için kullanılır.
  • Gizemli, mistik, imgelerle dolu eserler yaratırlar.
  • Şiir anlaşılmak için değil hissedilmek içindir.(Anlam kapalılığı)
  • Musikiye önem vermişlerdir.
  • Şiiri müziğe yaklaştırmışlardır.
  • Gerçeklerden kaçıp hayale sığınma, durgun göller, gün batımı, sararmış yapraklar, ay ışığı vb. temalar üzerinde durmuştur.
  • Hayal gücü oldukça önemsenmiştir.
  • Dil, oldukça ağırdır.

Temsilcileri:

               Dünya edebiyatı: Baudelaire, Mallarme, Arthur Rimbaud, Paul Verlaine, Paul Valery, Edgar Allen Poe…

               Türk edebiyatı: Cenap Şahabettin, Ahmet Haşim…

Empresyonizm (İzlenimcilik)

Işık, renk ve an kavramını öne çıkaran bunun yanı sıra doğadaki görüntülerin sürekli değişim içinde olduğundan herhangi bir zamanın herhangi bir anına denk gelen görüntünün bir daha aynı şekilde görünemeyeceği fikrini temel alan sanat akımına empresyonizm veya izlenimcilik denmektedir. Daha çok resim sanatında etkili olmuştur.

  •  19. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
  • Edebiyatta ve resimde gelişerek tüm güzel sanatları etkilemiştir.
  • Dış dünya ile sanatçının iç dünyası arasındaki bağ ile ortaya çıkmıştır.
  • Bu akım izlenim ve duyguların anlık ve doğrudan ifadesini amaçlar.
  • Bu akımdan etkilenen sanatçılar çevrenin kendilerinde bıraktığı izlenimi işlemişlerdir.
  • Sanat sanat içindir, düşüncesini benimsemişlerdir.
  • Anlam kapalılığı yeğlenmiştir.
  • Geleneksel dil ve anlatım kalıplarını reddederler.
  • Dilin esnek bir şekilde kullanılmasına, duyguların ve izlenimlerin tam olarak ifade edilebilmesine önem verirler.
  • Detaylı gözlem ön plandadır.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Paul Verlaine, Rainer Maria Rilke…

Türk edebiyatı: Ahmet Haşim, Ahmet Muhip Dıranas…

Ekspresyonizm (Dışavurumculuk)

Doğanın olduğu gibi temsili yerine duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı 20. yüzyıl sanat akımına ekspresyonizm denir. Almanya’da ortaya çıkmış bir akımdır.

  • Sanatta anlamlı olan dış dünyayı yansıtmak değil insanın iç dünyasındakileri yansıtmaktır.
  • Duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı 20. yüzyıl sanat akımıdır.
  • Yazarlar iç dünyalarının derinliklerinden gelen duyguları ve deneyimleri yoğun bir şekilde ifade etmeye odaklanırlar.
  • Empresyonizme tepki olarak doğmuştur.
  • Edebiyatta ve sanatta derinlemesine bir dönüşümü ifade eden bir akımdır.
  • Öznel gerçeklik ve iç gözlem önemlidir.
  • Dış dünyada bulamadıkları mutluluğu kendi iç dünyalarında ararlar.
  • Elde ettikleri ile çevreyi değiştirmek isterler. Eserlerinde sıkça toplumsal eleştiri yapmaktadırlar.
  • Franz Kafka tarafından Almanca yazılmış romanlar dışavurumcu olarak isimlendirilmektedir.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Franz Kafka, James Joyce, Eugene O’Neill.

Türk edebiyatında 20. yüzyılın başlarından itibaren ekspresyonizm etkileri görülmüştür. Bu dönemde bazı yazarlar iç dünyalarının çalkantılarını, toplumsal eleştirileri, varoluşsal sorgulamaları eserlerine taşımış ve yoğun bir şekilde ifade etmişlerdir. Cahit Sıtkı Tarancı’nın ”Otuz Beş Yaş” adlı şiirini ekspresyonist etkilere sahip bir şiirdir.

Fütürizm (Gelecekçilik)

20. yüzyılda İtalya’da ortaya çıkan ve daha sonra Avrupa’da ve tüm dünyada etkili olan bir sanat ve edebiyat akımıdır. Fütürizm; endüstriyel çağın hızı, teknolojik ilerleme ve modern yaşamın dinamizmi gibi konulara odaklanırken geleneksel sanat ve edebiyat anlayışlarını reddeder. Bu akım; geleceği, teknolojiyi ve modern yaşamın getirdiği değişimleri önemser ve bu değişmleri sanatın temel unsurları olarak benimser.

  • 20. yüzyılda İtalyan şair Marinetti’nin yayımladığı bir bildirge ile ortaya çıkmıştır.
  • ‘’Sanat, hızla değişen çağa ayak uydurmalı ve dinamik olmalıdır.’’ anlayışı hâkimdir.
  • Geleneksel olan her şeye karşı çıkılmıştır.
  • Hız ve dinamizm her şeyden önemlidir.
  • Geçmişe dair ne varsa reddetmişlerdir.
  • Makineleşmeye hayranlık söz konusudur.
  • Teknoloji ve makineleri yüceltir.
  • Modern yaşamın getirdiği teknolojik yeniliklere sıkça yer verilir.
  • Fütürizm akımını takip edenler her türlü sanat alanında eser vermişlerdir.
  • Serbest nazımı kullanmışlardır.
  • Yeni kelimeler ve ifadeler yaratmışlardır.
  • Uzun ömürlü bir akım değildir 1. Dünya Savaşı’ndan sonra yerini Dadaizm’e bırakmıştır. Ancak 20. yüzyıl sanatının ve edebiyatının gelişimine önemli katkıda bulunmuş bir akımdır.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Marinetti, Mayakovski.

Türk edebiyatı: Nazım Hikmet.

Dadaizm (Kuralsızlık)

I. Dünya Savaşı yıllarında başlamış kültürel ve sanatsal bir akımdır. Dadaistler savaşın yıkıcı etkileri, toplumsal çalkantılar ve geleneksel sanat anlayışına karşı tepki olarak bu akımı oluşturdular. Mantığın ve kuralların reddedildiği, geleneksel sanat ve edebiyat normlarının sorgulandığı ve buna karşı alaycı bir tutumun benimsendiği bir harekettir.

  •  1918’de bir bildiri ile ortaya çıkmıştır.
  • Kuralsızlığı kural olarak benimseyen bu akım İtalyan şair Tristan Tzara tarafından ortaya konmuştur.
  • Dil ve estetik kurallarını yıkıp akla dayalı düzene karşı çıkmak amaçtır.
  • En belirgin özelliği insanları şaşırtmak ve harekete geçirmektir.
  • Kuralsızlık bizim en büyüm kuralımızdır, ilkesi ile hareket etmişlerdir.
  • Sürrealizmin doğmasına zemin hazırlamışlardır.
  • Eserlerde mantıksızlık ve rastlantısal unsurlar ön plandadır.
  • Kelimelerin anlamlarını bozup dilin sınırlarını zorlamışlardır.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Tristan Tzara, Francis Picabia.

Türk edebiyatında dadaizm tam bir akım olarak benimsenmemiştir. Belirgin bir şekilde dadaist eserler bulunmamaktadır ancak bu akımın ruhu ve bazı özellikleri bazı Türk yazarların ve şairlerin eserlerinde kısmen görülebilir.

Sürrealizm (Gerçeküstücülük)

Temelini, akılcılığı yadsıyan ve karşı-sanat için çalışan ilk dadaistlerin eserlerinden alır.  Avrupa’da birinci ve ikinci dünya savaşları arasında gelişmiş bir akımdır. Sürrealizm, rasyonel mantığı reddeder. Bilinçaltının, rüyaların ve hayal gücünün önemi vurgulayan bir akımdır.

  • Bilinçaltının karmaşık dünyasını sanata aktarmayı amaçlayan bu akım 1924’de Fransa’da ortaya çıkmıştır. Kurucusu, Andre Breton’dur.
  • Sürrealistler, Sigmund Freud’un düşüncelerini benimsemiştir.
  • Akıl ve mantığın kontrolünde yazılan eserler gerçek değildir.
  • Bilinçaltı sanatın gerçek kaynağıdır.
  • Sürrealist eserler genellikle mantıksal düzenlemelerden uzak, rüya gibi imgelerle yüklüdür. İmgeler, okuyucunun bilinçaltına hitap eder.
  • Sıkça toplumsal normların eleştirisini yaparlar.
  • Noktalama işaretlerine karşı çıkmışlardır.
  • Bir yapıtta insanın iyi yönlerinin yanında ahlaki olmayan yönleri de olmalıdır.
  • Sürrealizm sanatın ve düşüncenin sınırlarını zorlamak ve geleneksel kalıpları yıkmak için bir araç olarak görülmüştür.

Temsilcileri:

Dünya Edebiyatı: Andre Breton, Louis Aragon, Philippe Soupault, Rene Char…

Türk edebiyatı: Sezai Karakoç, Cemal Süreya, İlhan Berk…

 

Egzistansiyalizm( Varoluşçuluk)

Varoluşçuluk, 19. yüzyılın ortalarında, baskın sistematik felsefeye karşı bir tepki olarak doğmuş bir akımdır. İnsan varoşunun anlamını, özgürlüğünü, sorumluluğunu ve varoluşun anlamını sorgulayan felsefi bir akımdır. Egzistansiyalist düşünce; insanın varoluşunun özünün, önceden tanımlanmış ya da önceden belirlenmiş bir yapıdan ziyade bireysel deneyimler ve özgür irade tarafından şekillendirildiğini savunur.

  • Asıl etkisini İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gösteren varoluşçuluk akımının kurucusu Fransız yazar Jean Paul Sartre’dır.
  • Akım, Descartes’in ‘’Düşünüyorum öyleyse varım.’’ görüşüne dayanır.
  • İnsan kendi eylemlerini kendisi seçmelidir.
  • Yazar, topluma yön vermelidir.
  • Üslupçu yazarları eleştirirler.
  • Varoluşçu edebiyatta sıklıkla ana karakterler kendi varoluşlarını ve yaşamlarının anlamını sorgularlar. Karakterler genellikle içsel çatışmalar yaşarlar.
  • Eserlerde özgürlük ve sorumluluk kavramları ön plandadır. Karakterler kendi özgür iradeleri ile hayatlarını şekillendirirler ve bu tercihlerinin sonuçlarıyla yüzleşirler.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Jean Paul Sartre, Albert Camus, Andre Malraux, Simone de Beauvoir…

Türk edebiyatı: Melih Cevdet Anday, Edip Cansever, Leyla Erbil, Yusuf Atılgan…

Modernizm

Yeni bir çağa daha uygun biçimler yaratmak amacıyla eski geleneklerin kırılmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir modernizm. Eskiyi reddedip yeniyi kabul eder. Geleneksel normları sorgulayan ve genellikle 19 ve 20. yüzyıllara dayanan; yenilikçi, özgün yaklaşım benimseyen bir sanat ve edebiyat akımıdır.

  • Modernizm; geleneksel olanı reddedip geçmişe karşı çıkan ve şimdiki zamanı yücelten, eskinin yerine yeninin getirilmesi gerektiğini savunan bir düşünce tarzıdır.
  • Gerçeğin dış dünyada değil insanın iç dünyasında olduğuna inanır. Bu nedenle bilinçaltına yönelir.
  • Modernist yazarlar, eserlerinde geleneksel anlatım tekniklerini terk ederek yeni bir yaklaşım benimserler. Bu eserlerin bilinç akışının ve belirsizliğin yansıtıldığı bir tarzı vardır.
  • Eserlerde bilinç akışı, iç monolog gibi teknikler kullanılır.
  • Modernist yazarlar alegorik anlatımdan ve çağrışımlardan yararlanarak şiirsel bir dil oluştururlar.
  • Yalnızlık, toplumdan kaçış, kaos gibi konuları işlerler, bireysellik en sık işlenen temadır.
  • Bu akım, edebiyatın geleneksel sınırlarını genişletmiştir.

Temsilcileri:

Dünya edebiyatı: Franz Kafka, Wirginia Woolf, James Joyce, Marcel Proust…

Türk edebiyatı: Oğuz Atay, Ferit Edgü, Bilge Karasu, Adalet Ağaoğlu, Sait Faik Abasıyanık, Yusuf Atılgan…